Ana Sayfa YAZARLAR-YENİ İtirazın İptali Davasında Davanın Açılmamış Sayılmasının Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süre Bakımından...

İtirazın İptali Davasında Davanın Açılmamış Sayılmasının Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süre Bakımından Sonuçları

910
0

Stj. Av. İlke Sıvacı
i.sivaci@ozgunlaw.com


I. Davanın Açılmamış Sayılması Kavramı

Davanın açılmamış sayılması kavramı, tarafların sahip olduğu özgürlüğü, ölçüsüz bir şekilde kullanmalarını engelleyici nitelikte olup, davayı izlememek ve bazı usul işlemlerini yerine getirmemek suretiyle davanın sürüncemede bırakılmasına karşı öngörülmüş bir çaredir. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 150. Maddesinde net bir tanım yapılmamakla birlikte davanın açılmamış sayılacağı haller ve hangi sebeple olursa olsun açılmamış sayılan davadaki talebin dahi vaki olmamış sayılacağı belirtilmiştir. [1]

II. Davanın Açılmamış Sayılması Kararının Hukuki Niteliği

Davanın açılmamış sayılmasına ilişkin olarak, mahkeme tarafından verilen kararlar, mahkemenin dosyadan el çekmesi sonucu doğurması nedeniyle usule ilişkin nihai kararlardır. Bu kararlar şekli anlamda kesin hüküm oluştursalar bile, taraflar arasındaki uyuşmazlığı esastan çözmedikleri için, maddi anlamda bir kesin hüküm sayılmazlar. Bu nedenle aynı davanın kesin hüküm sebebi ile tekrar açılamaması prensibi, davanın açılmamış sayılmasına karar verilen hallerde söz konusu olmayacaktır. Bir başka ifade ile aynı dava tekrar açılabilecektir. Zira bu kararlar, uyuşmazlığın esasını çözümlememektedir. Davanın açılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen kararlar kurucu değil, açıklayıcı niteliktedir. [2]

III. Davanın Açılmamış Sayılmasının Sonuçları

Hukuk Muhakemeleri Kanununda davanın açılmamış sayılmasının sonuçlarına ilişkin yalnızca HMK m. 150/7 hükmünde düzenleme yapılmıştır. Söz konusu hükümde, hangi sebeple olursa olsun açılmamış sayılan bir davadaki talebin dahi vaki olmadığı ifade edilmiştir. Bu hükmün amacı, açılmamış sayılan davanın dava dilekçesinde belirtilen talebin sonradan açılacak davalar bakımından önleyici veya sonuç doğurucu etki yaratmasına engel olmaktır.

Davanın açılmamış sayılması ile davanın açılmasıyla meydana gelen sonuçlar ortadan kalkar. Davanın açılmamış sayılmasıyla ilgili karar, hem maddi hukuka ilişkin hem de usul hukukumuza ilişkin sonuçlar doğurur. Öncelikle maddi hukuka ilişkin sonuçlardan zamanaşımı ve hak düşürücü süreyi genel olarak inceleyeceğiz. Sonrasında bu sonuçları itirazın iptali davası kapsamında değerlendireceğiz.

IV. Davanın Açılmamış Sayılması Halinde Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süre

Davanın açılmamış sayılması ile davanın açılmasıyla ortaya çıkan zamanaşımının kesilmesi sonucu ortadan kalkar. Başka bir ifadeyle, davanın açılmamış sayılması neticesinde kesilme ile silinmiş olan süre geri gelir ve süre hiç kesilmemiş gibi olur. Dava konusu alacağın, zamanaşımının kesilmemiş sayılması neticesinde zamanaşımına uğraması, yeniden dava açılmasına engel değildir. Fakat davalı, açılan yeni davada zamanaşımı defini ileri sürerek borcunu ifadan kaçınabilme imkânına sahiptir.

Dava veya defi, mahkemenin görevsiz veya yetkisiz olması, düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması veya davanın vaktinden önce açılmış olması nedeniyle reddedilmişse ve o arada da zamanaşımı veya hak düşürücü süre dolmuşsa alacaklı, TBK m. 158 hükmü uyarınca altmış günlük ek süre içinde haklarını kullanabilecektir.

Taraflar, süresi içinde görevli veya yetkili mahkemeye başvurursa zamanaşımı, davanın görevsiz veya yetkisiz mahkemede açıldığı andan itibaren kesilmemiş sayılır. Fakat süresi içinde başvuru yapılmaz ve böylelikle dava açılmamış sayılırsa TBK m. 158 hükmü uygulanabilir. Şöyle ki söz konusu durumda, davaya konu alacağın muaccel olduğu tarih ile davanın açılmamış sayıldığı tarih arasında zamanaşımı süresi dolmuşsa davacı, altmış günlük ek süre içinde yeniden dava açabilir.

Davanın açılmamış sayılmasının maddi hukuka ilişkin sonuçlarından bir diğeri ise hak düşürücü süreye olan etkidir. Davanın açılmamış sayılması ile dava açılması ile ortaya çıkan hak düşürücü sürenin korunması etkisi sona erer. Bu nedenle hak düşürücü süre, yargılama sırasında dolarsa ve sonrasında dava açılmamış sayılırsa açılacak yeni dava, süresi içinde açılmamış sayılacaktır. [3]

V. İtirazın İptali Davasında Davanın Açılmamış Sayılmasının Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süre Bakımından Sonuçları

2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 67. maddesine göre itirazın iptali davası açılabilmesi için;

1-İlamsız takip yapılmış olması

2-Borçlunun bu takibe itiraz etmesi

3-Alacaklının, itirazın kaldırılması için İcra Tetkik Merciine başvurmaması,

4-İtirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının, 1 yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması,

yasal koşullarının gerçekleşmesi gerekir.

Görüldüğü üzere, davanın açılabilmesi koşulu süreye bağlanmıştır. Maddede öngörülen bu bir yıllık yasal süre hâkim tarafından resen gözetilmeli; itirazın iptali davası bu bir yıllık süre içinde açılmamış ise sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmelidir.

Alacaklı bir yıl içinde itirazın iptali davası açmazsa, yaptığı ilamsız takip düşer, bir yıllık süreyi geçiren alacaklının, genel hükümlere göre alacağını dava etme hakkı saklıdır (İİK.67/IV). Yani alacaklı alacağı zamanaşımına uğramadığı sürece, genel mahkemelerde bir alacak(tahsil) davası açabilir. Ancak, alacaklının açacağı bu alacak (tahsil) davası sonucunda alacağı ilam ile düşmüş olan icra takibine devam edilmesini isteyemez; ancak bu ilama dayanarak ayrıca ilamlı takibe girişebilir. [4]

Bir yıllık süre, taraflara yönelik olarak konulmuş, hak düşürücü süredir. Bunun sonucu olarak, itirazın iptali davasının süresinde açılıp açılmadığını mahkeme kendiliğinden dikkate almak zorundadır.

Sürenin geçmesinden sonra açılan itirazın iptali davasının, itirazın iptali davası olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Bu davaya bir alacak davası olarak devam edilebilmesi ise, itirazın iptali davasını aynı zamanda bir alacak talebi de içerdiğinin kabulü halinde mümkündür. Atalıya göre itirazın iptali davasının icra hukukuna özgü bir dava olması ve yalnızca takip içerisindeki itirazın haklılığının değerlendirilmesine yönelik olması karşısında, süresinden sonra açılan itirazın iptali davasının reddi uygun olur. [5]

Konuyla ilgili olarak Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, E. 2017/9113 K. 2019/5468 sayılı 17.6.2019 tarihli kararında;

“…Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.11.1997 tarih ve 19-761/999 sayılı ilamında da bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açılan itirazın iptali davasının ıslah yolu ile alacak davasına dönüştürülmesinin ve alacak davası olarak karara bağlanmasının mümkün ve geçerli olduğu belirtilmiştir.

Hal böyle olunca, mahkemece; davacının ıslah beyanıyla ilgili olumlu, olumsuz bir karar verilmesi ve hasıl olacak sonuç dairesinde hüküm tesisi gerekirken, bu hususta herhangi bir karar verilmeksizin, davanın itirazın iptali davası olarak görülüp, yazılı şekilde bir yıllık hak düşürücü süreden bahisle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde hüküm tesis edilmiştir. [6]

VI. Sonuç

2004 Sayılı İcra İflas Kanununun 67. Maddesi ile itirazın iptali davasının açılabilmesi bir yıllık hak düşürücü süreye bağlanmıştır. Öngörülen bu bir yıllık yasal süre hâkim tarafından resen gözetilmeli; itirazın iptali davası bu bir yıllık süre içinde açılmamış ise sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmelidir.

Alacaklı bir yıl içinde itirazın iptali davası açmazsa, yaptığı ilamsız takip düşer, bir yıllık süreyi geçiren alacaklının, genel hükümlere göre alacağını dava etme hakkı saklıdır (İİK.67/IV). Yani alacaklı alacağı zamanaşımına uğramadığı sürece, genel mahkemelerde bir alacak(tahsil) davası açabilir. Ancak, alacaklının açacağı bu alacak (tahsil) davası sonucunda alacağı ilam ile düşmüş olan icra takibine devam edilmesini isteyemez; ancak bu ilama dayanarak ayrıca ilamlı takibe girişebilir.

İlgili Yargıtay kararlarında bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açılan itirazın iptali davasının ıslah yolu ile alacak davasına dönüştürülmesinin ve alacak davası olarak karara bağlanmasının mümkün ve geçerli olduğu şeklinde hüküm tesis edilmiştir. Ancak bu durumda söz konusu alacağın zamanaşımına uğramamış olması gerekmektedir.

Stj. Av. İlke Sıvacı

Kaynakça:

1. Büşra Abide Tiryaki, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa Göre Davanın Açılmamış Sayılmasını Gerektiren Haller ve Sonuçları, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 2019

(http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/ET001057.pdf)

2. Yard. Doç. Dr. Seda Özmumcu, Davanın Açılmasına Bağlanan Hukuki Sonuçların Davanın Açılmamış Sayılması Halinde Değerlendirilmesi

(https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/97737)

3. Büşra Abide Tiryaki, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa Göre Davanın Açılmamış Sayılmasını Gerektiren Haller ve Sonuçları, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 2019

(http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/ET001057.pdf)

4. Yargıtay HGK., E. 2005/528 K. 2005/568 sayılı 12.10.2005 tarihli kararı

5. Atalı, Ermenek, Erdoğan, İcra ve İflas Hukuku (Yetkin Yayınevi, Ankara, 2019)

6. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, E. 2017/9113 K. 2019/5468 sayılı 17.6.2019 tarihli kararı

İcra ve İflas Kanunu ve ilgili Mevzuat

Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve ilgili Mevzuat


Kaynak: Stj. Av. İlke Sıvacı- İçerik, Özgun Law firmasının özel izni ile yayınlanmıştır. Yazıya ilişkin tüm hak ve sorumluluk yazara aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


Önceki İçerikDefter Beyan Sistemi Duyurusu: Bilanço Usulüne Geçiş ve İşletme Hesabı Esasına Geçiş
Sonraki İçerikTevkif edin şu KaDeVe’yi!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz