Ana Sayfa YAZARLAR-YENİ Anayasa Mahkemesi’nin İptal Kararı İle Damga Vergisi Kanunu ve Harçlar Kanunu’nda Yer...

Anayasa Mahkemesi’nin İptal Kararı İle Damga Vergisi Kanunu ve Harçlar Kanunu’nda Yer Alan “Uluslararası İhale” Tanımındaki Değişiklik ve Kısmi İptal Kararının Değerlendirilmesi

583
0

Stj. Av. Gülşah Işık
g.isik@ozgunlaw.com


I- GİRİŞ

Vergi kanunları genel olarak ekonomik ve sosyal yaşamı düzenlemeyi amaçlamaktadır. Devlet, bu amacı gerçekleştirmek üzere çeşitli vergi yükümlülükleri belirlerken belli ilkeler çerçevesinde hareket etmelidir. Bu nedenle yasama organı tarafından kullanılan vergilendirme yetkisine birtakım sınırlamalar getirilmiştir. Vergi kanunlarının tabi olduğu Anayasal ilkeler, genel ilkeler ve Anayasanın 73. Maddesinden kaynaklanan ilkeler olmak üzere iki başlık altında sınıflandırılabilir.

Anayasanın tamamına hâkim genel ilkelerden; hukuk devleti ilkesi, sosyal devlet ilkesi, hukuki güvenlik ilkesi, verginin belirliliği ilkesi, kıyas yasağı ilkesi vergi kanunları bakımından da gözetilmelidir. Dar anlamda vergi ilkelerinden olan; vergi adaleti ilkesi, verginin genelliği ilkesi, vergide eşitlik ilkesi, mali güce göre vergilendirme ilkesi, vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı ilkesi, verginin kamu giderlerinin karşılığı olması ilkesi, verginin kanuniliği ilkesinin ise vergilendirme yetkisi kullanılırken gözetilmesi gerektiği izahtan varestedir.

Günümüzdeki teknolojik ve ekonomik gelişmelerle birlikte; uluslararası ticaretin ve uluslararası yatırımların ulaşmış olduğu seviye göz önünde bulundurulduğunda, bir ülkede vergilendirmenin hukuki güvenlik ilkesi gözetilerek uygulanması ve öngörülebilirliğin sağlanması yadsınamaz derecede önem arz etmektedir.

Kişiler ve kurumlar arasındaki anlaşma ve işlemlerin geçerliliğini belgeleyen kağıtlardan alınan vergi “damga vergisi” olarak tanımlanmaktadır. Harç ise belirli kamu kurum ve kuruluşlarının verdikleri hizmet karşılığında, hizmeti alanlardan tahsil ettikleri ödemelere verilen addır. Ticaretin var olduğu her alanda kişi ve kurumların karşısına çıkacak olan damga vergisi ve harçların yasama organı tarafından Anayasal ilkeler ve vergi ilkeleri gözetilerek düzenlenmesi büyük önem arz etmektedir.

488 Sayılı Damga Vergisi Kanunu ve 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nda öngörülen düzenlemelere göre; bir ihalenin “uluslararası ihale” niteliğinde olması halinde ilgililer damga vergisi ve harçtan muaf tutulmaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce Damga Vergisi Kanunu ve Harçlar Kanunu’na göre bir ihalenin uluslararası niteliğe sahip olarak damga vergisinden ve harçtan muaf tutulabilmesi için; kamu kurum ve kuruluşları tarafından yerli ve yabancı firmaların ayrı ayrı veya birlikte iştirakine açık olarak çıkılması ve yabancı firmalarca da teklif verilmesi gerekmektedir. Danıştay Dokuzuncu Dairesi tarafından “… ve yabancı firmalarca da teklif verilen…” ibaresinin Anayasa’nın 2. Ve 73. Maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptalleri ve yürürlüklerinin durdurulması talebiyle somut norm denetimi yoluna başvurulmuştur.

1- Anayasa Mahkemesi’nin 2020/15 E. 2020/78 K. Sayılı 24/12/2020 Tarihli İptal Kararı

Danıştay Dokuzuncu Dairesi tarafından 488 Sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun ek 2. Maddesinin 4. Fıkrasında yer alan “… ve yabancı firmalarca da teklif verilen…” ibaresi ve 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun ek 1. Maddesinin 4. Fıkrasında yer alan “… ve yabancı firmalarca da teklif verilen…” ibaresi iptal talebine konu edilmiştir. 488 ve 492 sayılı kanunların ilgili bölümleri aşağıdaki gibidir:

488 Sayılı Damga Vergisi Kanunu

Ek Madde 2 – (Ek: 25/12/2003 – 5035/28 md.; Değişik: 15/7/2016-6728/27 md.)

  1. İhracat ve ihracata ilişkin olduğunun tevsiki kaydıyla aşağıda sayılan işlemler nedeniyle düzenlenen kâğıtlar (gümrük idarelerine verilen beyannameler dâhil) damga vergisinden müstesnadır.

  1. Bu maddenin uygulamasında;

Uluslararası ihale: Kamu kurum ve kuruluşları tarafından yerli ve yabancı firmaların ayrı ayrı veya birlikte iştirakine açık olarak çıkılan ve yabancı firmalarca da teklif verilen ihaleyi,

Vergi, Resim, Harç İstisnası Belgesi: Döviz kazandırıcı faaliyetleri teşvik etmek amacıyla damga vergisi istisnası uygulanabilmesi için alınması ve ibraz edilmesi gereken, vergiye tabi kâğıdın düzenlendiği tarihte geçerli Ekonomi Bakanlığınca düzenlenen belgeyi ifade eder.

492 Sayılı Harçlar Kanunu

Ek Madde 1- (Ek:25/12/2003 – 5035/33 md.; Değişik: 15/7/2016-6728/35 md.)

  1. İhracat ve ihracata ilişkin olduğunun tevsiki kaydıyla aşağıda sayılan işlemler harçlardan müstesnadır:

  1. Bu maddenin uygulamasında;

Uluslararası ihale: Kamu kurum ve kuruluşları tarafından yerli ve yabancı firmaların ayrı ayrı veya birlikte iştirakine açık olarak çıkılan ve yabancı firmalarca da teklif verilen ihaleyi,

Vergi, Resim, Harç İstisnası Belgesi: Döviz kazandırıcı faaliyetleri teşvik etmek amacıyla harç istisnası uygulanabilmesi için alınması ve ibraz edilmesi gereken, harca konu işlemin yapıldığı tarihte geçerli Ekonomi Bakanlığınca düzenlenen belgeyi ifade eder.

1.1. İtirazın Gerekçesi

Danıştay Dokuzuncu Dairesi, kamu yatırımlarına ilişkin uluslararası ihaleyi kazanan ana yüklenici firmaların faaliyetlerinin itiraz konusu kurallarla döviz kazandırıcı faaliyet sayıldığı, döviz kazandırıcı faaliyetlerin de damga vergisi ve harçlardan istisna tutulduğu, bir ihalenin uluslararası ihale kabul edilebilmesi için yerli ve yabancı katılımcılara açık olmasının yanı sıra yabancı firmalarca teklif verilmesi şartının da arandığı ancak ihale sürecinde yabancı katılımcıların teklif verip vermediğinin diğer katılımcılar tarafından bilinmesinin mümkün olmadığı, bu durumun ihaleye teklif veren bir katılımcının ihaleyi kazanması durumunda karşılaşacağı vergi yükünü öngörememesine yol açtığı ve dolayısıyla hukuki güvenlik, belirlilik ve verginin yasallığı ilkeleriyle bağdaşmadığı belirtilerek kuralların Anayasa’nın 2. Ve 73. Maddelerine aykırı olduğunu ileri sürerek Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştur.

 1.2. Anayasa Mahkemesi’nin Değerlendirmesi

Anayasa Mahkemesi, 2020/15 E. 2020/78 K. sayılı 24.12.2020 tarihli kararı ile; Damga Vergisi Kanunu ve Harçlar Kanunu’nda yer alan “… ve yabancı firmalarca da teklif verilen…” ibarelerinin Anayasanın 13. 48. ve 73. Maddeleri kapsamında yapılan değerlendirme sonucunda Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptallerine karar verilmiştir.

Ø  Anayasa’nın 13. Maddesi kapsamında yapılan değerlendirme sonucunda;

“Anayasa’nın 13. Maddesi ile hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceği, bu çerçevede sözleşme özgürlüğüne yapılan sınırlamalarda dikkate alınacak öncelikli ölçütün sınırlamanın kanunla yapılması olduğu, temel hakları sınırlayan kanunun şeklen var olmasının yeterli olmadığı, yasal kuralların keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir düzenlemeler niteliğinde olması gerektiği” gerekçesiyle itiraza konu ibarelerin Anayasa’nın 13. Maddesine aykırılık teşkil ettiği tespit edilmiştir.

Ø  Anayasa’nın 48. Maddesi kapsamında yapılan değerlendirme sonucunda;

“Sözleşme özgürlüğü uyarınca kişilerin hukuksal ilişkilerini özgür iradeleriyle ve sözleşmelerle düzenlemekte serbest olduğu, Anayasa’nın anılan maddesinde koruma altına alınan sözleşme özgürlüğünün sözleşme yapma serbestisinin yanı sıra yapılan sözleşmelere dışarıdan müdahale yasağını da içerdiği, itiraza konu ibarelerin yer aldığı kurallarda uluslararası nitelikteki kamu ihaleleri yönünden ihalelere katılımı ve sözleşme şartlarını etkileyen önemli bir unsur olan vergi ve harç istisnasının şartının düzenlendiği, bu nedenle kuralların sözleşme özgürlüğünü sınırladığı” tespitinde bulunulmuştur.

Ø  Anayasa’nın 73. Maddesi kapsamında yapılan değerlendirme sonucunda özetle;

“Anayasa’nın 73. Maddesinde ‘Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir ve kaldırılır’ denilmek suretiyle verginin kanuniliği ilkesi benimsenmiştir. Verginin kanuniliği ilkesinin benimsendiği, verginin kanuniliği ilkesinin vergilendirmeye ilişkin istisna ve muafiyetleri de kapsadığı, vergilemede belirlilik ilkesinin vergi yükümlülüğünün hem kişiler hem de idare yönünden belirli ve kesin olmasını, kanun metinlerinin ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak şekilde düzenlenmesini gerektirdiği, buna göre matrah, tarh ve tahsil zamanı ve yöntemi, verginin tarh ve tahsiline yetkili idare ile muafiyet ve istisna hükümleri gibi vergi ve benzeri diğer kamu alacaklarının esaslı unsurlarına ilişkin düzenlemelerin makul bir düzeyde öngörülebilir nitelikte olması gerektiği, ihaleye yabancı firmalarca teklif verilip verilmemesine göre ihalenin uluslararası niteliğinin değiştiği, teklif sunma aşamasında ihaleye uluslararası ihale niteliği kazandıracak olan yabancı firmalarca da teklif verilmesi şartının gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinin önceden bilinmesinin mümkün olmadığı, ihaleye katılanların maliyet hesabı yaparken öngörülemez ve belirsiz bir durum ile karşı karşıya kaldıkları” gerekçeleriyle itiraza konu ibarelerin Anayasa’nın 73. maddesine aykırılık teşkil ettiği tespit edilmiştir.

 1.3. Anayasa Mahkemesi Tarafından Verilen Kısmi İptal Kararının Uygulanması

Anayasa yargısının kabul edildiği hukuk düzenimizde Anayasa Mahkemesi’nin kanunu iptal etmesi ve bu kararın Resmî Gazete’de yayımlanması ile kanun yürürlükten kalkmaktadır. Gereken hallerde iptal edilen kanunun yürürlükten kalkma tarihi, kararın Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihten itibaren bir yılı geçmemek üzere ileri bir tarih olarak belirlenebilmektedir.

İncelemeye konu 2020/15 E. ve 2020/78 K. sayılı 24.12.2020 tarihli Anayasa Mahkemesi kararında ayrıca bir yürürlük tarihi belirtilmediğinden; 488 Sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun ek 2. Maddesinin 4. Fıkrasında yer alan “… ve yabancı firmalarca da teklif verilen…” ibaresi ve 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun ek 1. Maddesinin 4. Fıkrasında yer alan “… ve yabancı firmalarca da teklif verilen…” ibaresi, kararın Resmî Gazete’de yayımlanma tarihi olan 28.04.2021 tarihinde yürürlükten kaldırılmıştır.

İlgili kanun hükümlerinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesinden önce; kamu kurum ve kuruluşları tarafından yerli ve yabancı firmaların ayrı ayrı veya birlikte iştirakine açık olarak çıkılan ihaleye teklif veren isteklilerin, ihalede “yabancı firmalarca da teklif verilmesi” şartının sağlanamamasından dolayı yüklü miktarda vergiye maruz kalması söz konusu olmuştur. Anayasa Mahkemesi’nin kısmi iptal kararından sonra, Anayasa’ya aykırı bulunup iptal edilen ibare nedeniyle yüklü miktarda vergi ödeyen kişilerin yaşamış oldukları mağduriyetin giderilip giderilemeyeceği hususu gündeme gelmiştir.

II- Anayasa Mahkemesi’nin İptal Kararı Doğrultusunda, Değişiklik Öncesi Yaşanan Mağduriyetlerin Giderilip Giderilemeyeceği Sorunu

Anayasa Mahkemesi’nin Damga Vergisi Kanunu ve Harçlar Kanunu’nda, ilgililer bakımından öngörülemezlik ve belirsizlik teşkil eden düzenlemeyi iptal kararının; Anayasa iptal kararı öncesi yüklü miktarda vergilere maruz kalan kişiler bakımından olası sonuçları; özellikle Hukuk Devleti İlkesi, Hukuki Güvenlik İlkesi ve Bu Kapsamda Belirlilik, Geriye Yürümezlik İlkesi, Adalet İlkesi ve Eşitlik İlkesi bağlamında ele alınacaktır.

2.1. Hukuk Devleti İlkesi Kapsamında Vergilendirme

Hukuk devleti, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, kazanılmış haklara saygı duyarak bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, bütün eylem ve işlemleri Anayasa ve hukuk kurallarına uygun ve yargı denetimine açık bulunan, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ile Anayasa’nın bulunduğu bilincinde olan devlettir. [1]

Yasama organı tarafından kullanılan vergilendirme yetkisi birtakım sınırlamalara tabidir. Bu sınırlamalardan en önemlisi Anayasal İlkeler çerçevesinde getirilen sınırlamalardır. Anayasa’nın tamamına da hâkim olan hukuk devleti ilkesi, yasama organının vergilendirme yetkisini kullanırken gözetmesi gereken ilkelerin başında gelmektedir.

Birey açısından hukuk devleti bireyin üç temel gereksinimi olan “özgürlük”, “güvenlik” ve “eşitliğe” hizmet etmektedir. [2] Vergi hukukunda “hukuk devleti ilkesi” nin önemi yadsınamaz derecede yüksektir. Zira devlet, vergilendirme yetkisini kullanırken kişilerin hak ve özgürlüklerine çeşitli müdahalelerde bulunmaktadır. [3] Hukuk devleti ilkesinin unsurlarından birini; kişilerin kendilerine uygulanacak kuralları bilmeleri ve hukuki güvenlik içerisinde bulunmaları gerekliliği oluşturmaktadır.

2.2. Hukuki Güvenlik Kapsamında İlgili İptal Kararının Değerlendirilmesi

Hukuki Güvenlik İlkesi, herkesin tabi olacağı kanunu önceden bilmesi ve bu kanunlara göre davranışlarını ve kararlarını belirlemesini temin etmektedir. Hukuki güvenlik ilkesi, hukuk devleti ilkesinin bireyi doğrudan ilgilendiren yönünü teşkil etmektedir. Bu anlamda hukuki güvenlik ilkesi, hukuk devleti ilkesinin birey bakımından somutlaşmış halini ortaya koymaktadır.

Hukuki güvenlik ilkesinin katı bir şekilde gözetilmesi gereken alanlardan biri, devletin müdahale alanının geniş olduğu vergilendirme alanıdır. Kişiler, devletin vergilendirme yoluyla hak ve özgürlükler alanlarına yönelttiği müdahaleleri önceden tahmin edebilmeli ve geleceğe dönük planlarını buna göre yapmalıdırlar, böylece vergilendirmede keyfilik de önemli ölçüde önlenecektir. [4] Bununla birlikte; kişi ve kuruluşların devlete güven duymaları, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuki güvenliğin ve hukuk üstünlüğünün sağlandığı bir devlet düzeni ile mümkün olabilecektir. [5]

Hukuki güvenlik ilkesi ile hukuki belirlilik ilkesi arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Zira bir hukuk düzeninde kişi veya kurumlar tabi olacakları kanun hükümlerini öngöremiyorlarsa, o hukuk düzeninde hukuki güvenliğin var olduğundan söz edilemeyecektir. Anayasa Mahkemesi’nin Damga Vergisi Kanunu ve Harçlar Kanunu’nda yer alan “… ve yabancı firmalarca da teklif verilen…” ibaresini iptal gerekçesi, büyük ölçüde hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerine dayanmaktadır.

2.3. Anayasa Mahkemesi’nin İptal Kararından Önce İlgili Hüküm Nedeniyle Mağduriyet Yaşayanların Durumu ve Geriye Yürümezlik İlkesi

Anayasa’nın “Anayasa Mahkemesinin kararları” başlıklı 153. Maddesine göre; iptal kararları geriye yürümemektedir. Anayasal yargıda iptal kararlarının geriye yürüme etkisi kabul edilmemiştir. Bu durumun başlıca sebepleri; toplumun kanunlara duyduğu güven duygusunu zedelememek ve iptal edilen kanun hükmü ile kazanılmış olan hakları yok etmemektir. [6] Bir anlamda iptal kararlarının geriye yürümemesinin kabulü ile hukuki güvenliğin temin edilmesi amaçlanmıştır.

Hukuki güvenlik ilkesinin bir yönünü iptal kararlarının geriye yürümezliği oluşturmaktadır. Ancak geriye yürümezliğin kabulündeki amaç daha çok kazanılmış hakların yok edilmesinin önüne geçmektir. Bununla birlikte; istikrar, adalet, kamu düzeni ve kamu yararı gibi temel kavramlar da Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümemesinde gerekçe olarak gösterilmektedir. [7]

Her ne kadar hukuki güvenliğin tesisi ve kazanılmış hakların korunmasının temini amacıyla, Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümezliği kabul görmüş olsa da iptal kararlarının geriye yürümemesi kuralının mutlak bir şekilde uygulanması halinde, iptal kararına kadar kanunun uygulanmasından zarar görenler bir kez daha cezalandırılmış olacak ve bu durum eşitlik ve adalet ilkesine aykırılık teşkil edecektir.

Anayasa, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesine hiçbir istisna getirmemiştir. Ayrıntılı olarak belirlenmemiş bir geriye yürümeme ilkesi gereği konulmuş anayasal hükmün salt lafzi olarak değerlendirilerek uygulanması hakkaniyet, nefaset, eşitlik ve adalet ilkelerine aykırı sonuçlar meydana getirecektir. [8]

Doktrinde yer alan pek çok görüşe göre de “geriye yürümezlik” ilkesinin katı bir şekilde uygulanması hakkaniyete ve adalete aykırı durumlar yaratmaktadır. Bu görüşlerden biri aşağıdaki gibidir;

“Geriye yürümezlik ilkesi ceza hukukunda katı bir norm olmasına rağmen vergilemede katı bir norm değil Anayasa hükümlerinden ulaşılan bir ilkedir ve geriye yürümezlik ilkesinin istisnaları mevcuttur. Geriye yürümezlik ilkesinin istisnaları aşağıdaki gibidir:

– Mükellefler vergi kanununun geriye yürütüleceğini önceden tahmin ediyorlarsa,

– Eski vergi kanununda muğlak bir durum söz konusuysa,

-Daha önce yürürlükte olan vergi kanunu açıkça Anayasaya aykırı ise,

-Kamu yararının gerektirdiği hallerin mevcut olup hukuki güvenlik ilkesine tercih edilebilir olmasıdır.” [9]

Bir yandan eşitlik ve adaleti temin etmeye çalışırken, bir yandan da Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının geriye yürümeyeceğini mutlak bir şekilde kabul etmek tezat bir durum meydana getirmektedir. Bu çelişkiyi gidermek amacıyla yapılması gereken hükmün amaçsal yorum yapılarak değerlendirilmesidir. Zira Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının geri yürümemesi ile amaçlanan, kanunun uygulanması ile elde edilmiş olan kazanılmış hakların korunması ve hukuki güvenliğin zedelenmesinin önüne geçilmesidir. [10]

Somut olay kapsamında iptal kararının geriye yürümesi ile; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce ilgili ibareler nedeniyle ağır vergi yükümlülüğü ile karşılaşan ilgililerin yaşadığı mağduriyet giderilecek ve adalete, eşitliğe, hakkaniyete uygun bir durum meydana gelecektir. Kişilerin aleyhine olan, onlara yükümlülük yükleyen hükümlerin iptalini konu edinen kararların hukuki güvenlik, toplumun kanunlara duyduğu güven duygusunu zedelememek gibi sebeplerle geriye yürümemesi, bu amaçlara hizmet etmeyecek aksine kanuna olan güvenin sarsılmasına sebep olacaktır.

III- SONUÇ

Anayasa Mahkemesi, 2020/15 E. ve 2020/78 K. sayılı 24.12.2020 tarihli kararı ile; 488 Sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun ek 2. Maddesinin 4. Fıkrasında yer alan “… ve yabancı firmalarca da teklif verilen…” ibaresini ve 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun ek 1. Maddesinin 4. Fıkrasında yer alan “… ve yabancı firmalarca da teklif verilen…” ibaresini iptal etmiştir.

Gerçekten de ilgili kanunlarda yer alan düzenlemeler, iptal kararından önce ihaleye teklif sunacak ilgililer bakımından büyük bir belirsizliğe ve öngörülemezliğe yol açmaktadır. Zira ihaleye teklif veren isteklilerin, ihaleye teklif sunan diğer katılımcıların kimler olduğunu, yabancı firmalarca da teklif verilip verilmeyeceğini ve bu doğrultuda ihalenin uluslararası ihale niteliğini kazanıp damga vergisinden ve harçtan muaf olup olmayacağını bilmeleri mümkün olmamaktadır.

Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı ile birlikte; ihaleye katılan isteklilerin karşılaşacakları maliyeti hesaplayabilme ve buna göre hareket edebilme imkânı doğmuştur. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı, ilgili düzenlemede yer alan belirsizliği gidermiş, düzenlemeyi Anayasa’ya uygun hale getirmiştir.

Öte yandan; Anayasa Mahkemesi’nin iptali kararından önce Anayasa’ya aykırı bulunan ibare nedeniyle damga vergisi ve harçtan muaf tutulmayan, yüklü miktarda vergi ödemek durumunda kalan ihale isteklileri ile damga vergisi ve harçtan muaf tutulan ihale katılımcıları arasında eşitliğe ve adalete aykırı bir durum meydana gelmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı, Anayasal ilkeleri ve vergilendirme ilkelerini ihlal eden düzenlemenin kaldırılması bakımından olumlu olsa da iptal kararından önce yapılan harç ve vergi ödemelerinin iadesi ile tam olarak adaletin tesisi sağlanabilecektir. Bu da Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesinin amaçsal olarak yorumlanması ile mümkün olacaktır.

Stj. Av. Gülşah Işık

Kaynakça:

  1. 2001/34 E. 2003/2 K. sayılı 14.01.2003 Tarihli Anayasa Mahkemesi Kararı
  2. ÖKÇESİZ, (1998a) s.132
  3. ÇAĞAN s.144
  4. ÇAĞAN s.141
  5. Anayasa Mahkemesi Kararlar Dergisi, Sayı 39, Cilt 2, Ankara, 2004, s.598
  6. Özbudun, s.400
  7. Erol Cansel, Anayasa Mahkemesinin Verdiği İptal Kararlarından Doğan Kimi Sorunlar”
  8. Anayasa Mahkemesi Kararlarının Geriye Yürümezliği Sorunu, Ankara Barosu Dergisi, 1990/3, s.362
  9. ÇAĞAN s.143
  10. Kuzu, s. 197

Kaynak: Stj. Av. Gülşah Işık- İçerik, Özgun Law firmasının özel izni ile yayınlanmıştır. Yazıya ilişkin tüm hak ve sorumluluk yazara aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

“Çalışma Koşullarında Esaslı Değişiklik” Kavramı ve İş Hukukunda Değişiklik Feshi

Yargıtay Kararları Işığında Yoksulluk Nafakasının Artırılıp Azaltılması ve Kaldırılması Davasına Genel Bakış

Önceki İçerikPart time çalışan personeller SGK teşviklerinden faydalanabilir mi?
Sonraki İçerikŞantiye SGK dosyasını kapatırken raporlu olan işçilerin çıkışını yapabilir miyiz?

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz