Üstün Kamu Yararı – Muhasebe News https://www.muhasebenews.com Muhasebe News Sat, 24 Jul 2021 06:43:25 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3.3 Aydınlatılmış Onam ve COVID-19 Salgını Kapsamında Aşılama https://www.muhasebenews.com/aydinlatilmis-onam-ve-covid-19-salgini-kapsaminda-asilama/ https://www.muhasebenews.com/aydinlatilmis-onam-ve-covid-19-salgini-kapsaminda-asilama/#respond Sat, 24 Jul 2021 01:00:57 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=112712

Stj. Av. Delal Roza Doğan
d.dogan@ozgunlaw.com


İlk olarak Çin’in Vuhan eyaletinde görülen ve sonrasında küresel bir salgın haline dönüşen yeni korona virüs hastalığı (Covid-19) oluşturduğu küresel salgın durumundan ötürü pandemi olarak tanımlanmaktadır.

Virüsün hızla yayılması ile içine girmiş olduğumuz süreçte ülkemizde ve dünyada geniş çaplı karantinalar uygulanmaya başlanmış, toplum sağlığını korumak için uygulanan bu zorunlu izolasyon süreci birçok sorunu da beraberinde getirmiştir. Yaklaşık iki yıldır etkileri devam eden ve ölümcül riskler taşıyan Covid-19 hastalığını sona erdirmek amacıyla kısa süre içerisinde birçok aşı buluşu ve üretimi gerçekleştirilmiş, bu aşıların kullanılması için yetkili makamlar tarafından acil kullanım onayları verilmiştir.

Ülkemizde de bazı aşıların uygulaması için acil kullanım onayı verilmiş bulunmaktadır. Bu kapsamda, Türkiye’de uzun süredir inaktif (inaktive edilmiş veya öldürülmüş) bir aşı ile devam etmekte olan aşılama programı mRNA yöntemiyle geliştirilmiş bir aşı türünün de kullanılmaya başlanması ile hız kazanmıştır. Söz konusu mRNA aşının uygulamasında, aşı olacak kişilere “mRNA Covid-19 Aşı Uygulama Bilgilendirme ve Onam Formu” adı altında bir form imzalatılmaya başlanmıştır.

Bu çalışmamızda, ülkemizde mRNA aşı uygulaması sırasında aşı uygulanacak kişilerden imzalanması talep edilen “mRNA Covid-19 Aşı Uygulama Bilgilendirme ve Onam Formu”nun hukuki niteliği tartışılacaktır.

Tıbbi Müdahale Kavramı ve Covid-19 Aşıları

İnsanın yaşam ve vücut bütünlüğü hakkı en temel haklarındandır. Bu haklar Avrupa İnsan Hakları Evrensel Sözleşmesi başta olmak üzere gerek uluslararası gerekse de ulusal birçok düzenleme ile güvence altına alınmıştır. Anayasamızın 17. Maddesi ile de insan vücuduna yapılacak müdahalelerin sınırları açıkça belirlenmiştir. Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamayacağı; kimsenin rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamayacağı işbu hüküm ile açıkça düzenlenmiştir. [1]

Hasta Hakları Yönetmeliği 4. Maddesi (g) fıkrası uyarınca tıbbi müdahale; tıp mesleğini icraya yetkili kişiler tarafından uygulanan, sağlığı koruma, hastalıkların teşhis ve tedavisi için ilgili meslekî yükümlülükler ve standartlara uygun olarak tıbbın sınırları içinde gerçekleştirilen fizikî ve ruhî girişim olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere insan vücuduna yapılan her müdahale tıbbi müdahale değildir. Tıbbi müdahalelerin kişinin vücut bütünlüğüne yönelik saldırı niteliğindeki diğer müdahalelerden farkı; müdahalenin tıp mesleğini icraya yetkili kişiler tarafından kişinin sağlık refahının sağlanması amacına yönelik olarak tıp bilim kural ve standartları çerçevesinde ve tıp biliminin sınırları içinde uygulanmalarıdır.

Aşı uygulamaları da tıbbi müdahale niteliğinde olup, hukuka uygunluk şartlarını taşıması gerekmektedir. Günümüzde kabul gören anlayışa göre tıbbi müdahalelerin hukuka uygun olması gereken dört şart vardır. Bunlar;

Hukuki açıdan yetkili kişilerce yapılma,

  • Tıp bilimince kabul görmüş kurallara uygun müdahale,
  • Hukuken öngörülmüş amaçlara yönelme,
  • Aydınlatılmış onam veya başka hukuka uygunluk sebeplerinin varlığı. [2]

şeklindedir. Bu çalışmamızda aydınlatılmış onam ve hukuka uygunluk sebepleri covid-19 aşılaması özelinde, yürürlükte olan mevzuat ve içtihatlar ışığında incelenecek ve tartışılacaktır.

Aydınlatılmış Onam Kavramı

Bireylerin kendi vücutları üzerindeki hakları, vücutları üzerinde yapılmak durumunda olan tıbbi müdahalenin, ancak kişinin kendi rızası ile yapılabilmesini mümkün kılmaktadır. Hastanın rızasının geçerli olabilmesi için hastanın neye rıza gösterdiğini bilmesi, bu konuda yanıltılmaması gerekmektedir. Bunun sağlanabilmesi de ancak hastanın aydınlatılması suretiyle mümkün olmaktadır. [3]

Aydınlatılmış onam veya bilgilendirilmiş rıza (informed consent); riskleri, yararları ile alternatifleri ve onların da risk ve yararlarını kapsayan tedavi uygulamasının, hekim tarafından yeterli düzeyde ve uygun şekilde açıklanmasından ve hasta tarafından hiçbir tereddüde yer kalmayacak şekilde anlaşılmasından sonra, tıbbi tedavinin, hasta tarafından gönüllü bir şekilde kabul edilmesidir. [4]

Aydınlatılmış onamın temel özellikleri şu şekildedir;

  • Hasta onam verme yeterliğinde olmalıdır. Yani var olan seçenekler hakkında düşünüp, akıl yürütebilmeli; kendisine anlatılan bilgileri anlayabilmeli, içinde bulunduğu durumun sonuçlarını değerlendirip, bilgiyi akılcı bir biçimde işleyebilmelidir.
  • Onam açık olmalıdır. Tıbbi ilişkide geçerli olan onam “açık onam”dır. Açık onam, gönüllü ve aydınlatılmış onam demektir; bu durumda hasta kendisine verilen bilgilerin tümünü anlamış ve onam formunu imzalamıştır.
  • Onam yalnızca aydınlatılan konu üzerinde önerilen tedavi ya da işlem için geçerlidir. Açık onam, hastanın “her bir tıbbi uygulama için” aydınlatılmış olmasını gerekli kılmaktadır. [5]

Aydınlatılmış temel unsurları ise,

  • Bilginin hastaya açıklanması,
  • Bilginin hasta tarafından anlaşılması,
  • Onamın gönüllü olması,
  • Hastanın onam vermeye yeterli olması.
  • Anladığının bilgilendirmeyi yapan tarafından denetlenmesi ve yetkilendirmedir. [6]

Ülkemizde, mRNA aşının uygulamasında, aşı olacak kişilere “mRNA Covid-19 Aşı Uygulama Bilgilendirme ve Onam Formu” adı altında imzalatılan onam formu, mRNA aşılarının henüz uzun süreli olarak etkisinin ve verimliliğinin bilinmediği, yine aşının henüz bilinmeyen olumsuz bir etkisinin olabileceği, aşının salgın koşulları altında kişinin tamamen kendi iradesi ile uygulanacağı, bu nedenle üretime ait hatalar haricinde oluşabilecek maddi ve manevi zararlardan üretici firmanın sorumlu olmadığı belirtilerek, aşı uygulanacak kişinin söz konusu onam formunu okuduğunu, anladığını ve kendi iradesi ile aşı uygulanmasını kabul ettiğini yazması istenerek imzalatılmaktadır.

Söz konusu onam formu ile tıbbi müdahalenin (mRNA aşısının) nasıl bir olumsuz etkisinin olabileceği belirtilmeksizin ve hekim tarafından yeterince aydınlatma yapılmaksızın aşı olacak kişilerin onayları alınmaktadır. Aşı sonucunda oluşması muhtemel riskler, yan etkiler ve meydana gelebilecek sonuçlar hakkında eksik bir şekilde aydınlatma yapılarak imzalanan aşı onam formlarının hem yasal düzenlemeler hem de tıp etiği açısından geçerli olup olmadığı hususu tartışmalara sebebiyet verebilecektir. Halihazırda imzalatılmakta olan onam formunun, ileride yaşanması muhtemel sorunlarda devletin ve üreticinin sorumluluğunu ortadan kaldıramayabileceği kanaatinde olmakla birlikte kişinin tıbbi müdahaleye açık bir rızası bulunmasa veya geçerli bir onam alınmamışsa dahi tıbbi müdahaleyi hukuka uygun hale getiren birtakım hallerin de söz konusu olduğunu belirtmek gerekir.

Şöyle ki; müdahalenin gerçekleşmesinde üstün özel yararın veya üstün kamu yararının bulunduğu durumlarda da tıbbi müdahale kişinin açık rızası olmasa dahi hukuka uygun hale gelebilmektedir. Covid-19 kapsamında yapılan aşılama özelinde üstün kamu yararı halinin incelenmesi gerekirse;

Üstün Kamu Yararı ve Covid-19 Kapsamında Aşılama

Aşı hem bireysel bağışıklığın artmasını hem de aşılanmamış kişilerin, aşılanan kişiler nedeniyle, hastalık etkeni ile temaslarının azalması sonucu, toplumda o hastalığın görülme hızının azalmasını sağlar. Buna toplumsal bağışıklık (Herd Immunity) denir. [7]

Kişinin rızası olmaksızın yapılan bir tıbbi müdahalede üstün kamu yararı varsa müdahale hukuka uygun kabul edilecektir. Burada hukuka uygunluk sebebi kanunun verdiği bir yetkinin kullanılmasıdır. Kanunun hastayı tedaviye mecbur etmesinin sebebi yeni mağdurlar yaratılmasının önlenmesidir ki bu durumda korunan yararlar arasında bir denge bulunmaktadır. [8]

Türk Medeni Kanunu madde 24/2’ye göre; “Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır”. Buna göre yaşama hakkına, sağlık hakkına ve vücut bütünlüğüne yönelik müdahaleler yasak olmakla birlikte, bu müdahaleler belirli şartların varlığı halinde hukuka uygun olarak kabul edilmektedir. [9]

Sonuç olarak, Covid-19 aşılaması sırasında, uygulanacak aşılama hakkında açık ve net şekilde bilgilendirilme yapılmaksızın, daha önceden hazırlanmış matbu bir formun çoğaltılarak aşı öncesinde imzalatılması suretiyle alınan ve içeriğinde uygulanacak tıbbi işlemle ilgili muhtemel riskleri, yan etkiler ve olası sonuçlar hakkında net bir bilgi içermeksizin, eksik aydınlatma ile alınan onamın, gerek yasal düzenlemeler gerekse de tıp etiği açısından, hukuken geçerli bir aydınlatılmış onam olarak kabul edilmesi pek çok açıdan tartışmaya açık bir konudur. Buna karşın, Covid-19 kapsamında yapılan aşılamanın ancak üstün kamu yararı sebebiyle hukuka uygun olduğu kabul edilebilecektir.

Stj. Av. D. Roza Doğan

Kaynakça:

  1. ŞİMŞEK, Uğur.Sağlık Hukukunda Aydınlatılmış Rıza, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 16, Özel Sayı 2014, s. 3535-3556 Prof. Dr. Hakan PEKCANITEZ’e Armağan.
  2. OKYAY, R, AKBABA, M, KİRKİT, E. (2016).Aydınlatılmış Onam Ve Aşılama. Turkish Journal of Public Health, 13 (2), 155-159. DOI: 10.20518/thsd.78963
  3. HAKERİ, Hakan.Tıp Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara:2012, s.267.
  4. HAKERİ, Hakan.Tıp Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara:2012, s.267.
  5. AYDINLATILMIŞ ONAM KILAVUZU, Hekimler ve Tabip Odası Yöneticileri İçin Mevzuat.https://www.ttb.org.tr/mevzuat/index.php?option=com_content&view=article&id=983:onam&catid=26:etik
  6. AYDINLATILMIŞ ONAM KILAVUZU, Hekimler ve Tabip Odası Yöneticileri İçin Mevzuat.https://www.ttb.org.tr/mevzuat/index.php?option=com_content&view=article&id=983:onam&catid=26:etik
  7. Aşı Reddine Genel Bir Bakış ve Literatürün Gözden Geçirilmesi, Hayrunnisa Bekis Bozkurt, Kafkas J Med Sci 2018; 8(1):71–76.
  8. KURT, Munise, Gülen. Tıbbi Müdahalelerde Aydınlatılmış Onam. Türkiye Barolar Birliği Dergisi. 2020; 2020(146): 187 – 218.
  9. KURT, Munise, Gülen. Tıbbi Müdahalelerde Aydınlatılmış Onam. Türkiye Barolar Birliği Dergisi. 2020; 2020(146): 187 – 218.

Kaynak: Stj. Av. Delal Roza Doğan- İçerik, Özgun Law firmasının özel izni ile yayınlanmıştır. Yazıya ilişkin tüm hak ve sorumluluk yazara aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Mesafeli Satış Sözleşmelerinde Cayma Hakkı

Elektronik Ticarette Vergilendirme

Kredi Sözleşmeleri Kapsamında Tesis Edilen İpoteklerin Tapu Harcı ve Vergi Muafiyeti

Anonim Şirketler Sermaye Azaltımı Şirketin Kendi Paylarını İktisabı

]]>
https://www.muhasebenews.com/aydinlatilmis-onam-ve-covid-19-salgini-kapsaminda-asilama/feed/ 0
Kişiliğin Korunması https://www.muhasebenews.com/kisiligin-korunmasi/ https://www.muhasebenews.com/kisiligin-korunmasi/#respond Thu, 15 Apr 2021 23:00:11 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=107771

Av. Semih Akın Çakır
s.cakir@ozgunlaw.com


1. Giriş

Özellikle 2. Dünya Savaşı’nda meydana gelen insan onur ve haysiyetine, vücut dokunulmazlığına karşı yapılan saldırıların çok ağır olması sebebiyle, savaş sonrası kişilik haklarına verilen önemin giderek artmasına neden olmuştur. Bu bağlamda 1948 tarihli İnsan Hakları Beyannamesi, 1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmeleri, Çocuk Hakları Sözleşmesi gibi kişilik hakkını önemli derecede koruyan sözleşmeler ortaya çıkmıştır. Gelişen teknoloji ile kişiliğin her an kolay ve fark edilmesi güç şekilde saldırıya uğraması ihtimaline karşılık gerek devletlere karşı gerekse de kişilere karşı kişiliğin korunmasının önemi giderek artmaktadır.

Ülkemizde de kişilik haklarının çerçevesi Anayasa ile belirlenmiş, kişilik hakkının nasıl korunacağı hususu ise kanunlarda düzenlenmiştir. Kanunda kişilik hakkının tam olarak tanımı olmamakla birlikte Yargıtay kişilik hakkını şöyle tanımlamıştır:

“Kişilik hakkı kavramı; kişiyi var eden, kişiliğini serbestçe geliştirmesini sağlayan, diğer kişilerden farklılığını temin eden bütün değerler üzerindeki haktır. Yaşam, vücut bütünlüğü, özgürlükler, şeref ve haysiyet, özel yaşam, isim, resim gibi kişisel varlıklar üzerindeki haklar kişilik hakkını ifade eder.” (Yargıtay Kararı – HGK., E. 2017/2297 K. 2020/672 T. 23.9.2020)

Bu kapsamda kişilik hakkı genel itibariyle tanımlanmış ve tek bir kişilik hakkının olduğu belirtilmiştir. Özel olarak düzenlenmiş kişisel değerlerin varlığı birden çok kişilik hakkının bulunduğu anlamına gelmez. Özel olarak düzenlenmiş kişisel varlıklar bu genel kişilik haklarının çeşitli görünümlerinden ibarettir.

2. Kişilik Hakkının Niteliği

  • Kişilik hakkı mutlak bir haktır.
  • Kişilik hakkı inhisari bir haktır. Mutlak hakkın içeriği her türlü müdahaleden ayrık hakimiyet yetkisidir.
  • Kişilik hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardandır. Başkalarına devredilemeyeceği gibi bu haklardan feragat de mümkün değildir.
  • Kişilik hakkı savunma hakkı kapsamında değerlendirilir.
  • Kişilik hakları zamanaşımına uğramaz ve hak düşürücü süreye bağlı değildir. Ancak kişilik hakkına saldırıdan doğan alacak zamanaşımına tabi olur.

3. Kişiliği Koruma Yolları

Kişiliğin korunmasına ilişkin genel hükümler MK 23, 24, 25 ve BK 58’de düzenlenmiştir. Bu genel hükümler yanında bazı kişisel varlıkları koruyan özel hükümler de bulunmaktadır. (Örneğin MK 26, 121, 158, 174, BK 53, FSEK 14-19)

MK 23 ile kişinin hukuki işlemler sonucu uğramış olduğu saldırılara karşı korunması düzenlenmiştir. Buna göre hiç kimse hak ve fiil ehliyetinden vazgeçemez (MK 23/I) ve yine özgürlüklerinden de vazgeçemez ve bunların hukuka veya ahlaka aykırı olarak sınırlandırılmasına rıza gösteremez (MK 23/II). Bu bağlamda bir kimse, hiç hak sahibi olmayacağı, bir borç altına girmeyeceği ya da ölüme bağlı tasarruf yapmayacağı yönünde taahhütte bulunamaz. Bu durumda bu yönde verilen bir taahhüt BK 27 gereğince kesin hükümsüz olacaktır. Yine bir kimse bütünüyle veya kısmen fiil ehliyetinden yararlanmayacağına ilişkin taahhüdü BK 27 uyarınca kesin hükümsüzlük teşkil edecektir.

Özgürlükler yönünden ise hak ve fiil ehliyetine kıyasla farklı bir düzenleme getirilmiş olup, özgürlüklerin ancak hukuka ve ahlaka aykırı olmaması koşuluyla sınırlandırılabileceği belirtilmiştir. Başka bir deyişle bir kimsenin özgürlükleri hukuka ve ahlaka aykırı olarak sınırlandırılması kişiliğe saldırı niteliğinde olacaktır.

MK 24 ve 25. Maddede ise 3. Kişilerin haksız fiillerine karşı koruma düzenlenmiştir. MK 24/I uyarınca bir kimsenin hukuka aykırı olarak tecavüze uğraması durumunda ilgilinin hâkimden koruma isteyebileceğine ilişkin kural getirilmiş, 24/II de ise müdahalenin ne zaman hukuka aykırı sayılmayacağı belirtilmiştir. MK 25’te ise kişiliğe tecavüze karşı hangi davaların açılabileceği düzenlenmiştir.

3.1. Hukuka Aykırılığı Gideren Haller

MK 24/II’de sayılan, kişilik haklarına ya da kişisel varlıklara yapılan müdahalelerin hukuka aykırı olmaktan çıkaran haller i) kişinin rızası ii) daha üstün özel yarar iii) daha üstün kamu yararı iiii) kanunun verdiği etkinin kullanılması olarak belirtilmiştir.

3.1.1. Kişinin Rızası

Rıza hukuka aykırılığı gideren bir sebep olması dolayısıyla rızanın da hukuka ve ahlaka uygun şekilde verilmiş olması gerekir. Aksi halde BK 26 ve 27 gereğince geçersiz olup, hukuka aykırılığı ortadan kaldırmaz.

3.1.2. Daha Üstün Özel Yarar

Daha üstün özel yarar kişilik hakkına müdahale edilen kişiye, faile yahut 3. Kişiye ilişkin olabilir. Örnek olarak, durum gereği rızası alınamayan kişiye hekim tarafından müdahale edilmesi zorunluluğu halinde hekimin yapmış olduğu müdahalede kişinin üstün yararı bulunmaktadır.

3.1.3. Üstün Kamu Yararı

Üstün kamusal yarar bir kimsenin kişiliğine yapılan saldırının hukuka aykırı olmasını engeller. Burada önemli nokta her somut olayda, menfaatler dengesinin incelenmesi gerektiğidir.

3.1.4. Kamunun Verdiği Yetki

Kamunun verdiği yetki, kamu görevlileri ve kurumlarının kamu hukukundan kaynaklanan yetkileri kullanmasıdır. Söz konusu kişi ve kurumlar kendilerine verilen yetkileri kullanırken bir kimsenin kişilik haklarına aykırı davranırlarsa sahip oldukları yetki hukuka aykırılığı ortadan kaldırır.

Burada önemli olan husus verilen yetkilerin anlaşılabilir ve kesin olarak düzenlenmiş olması ve kullanılan hak bu yetki kapsamında olmalıdır. Aksi halde kişilik haklarına tecavüz teşkil eden eylemler hukuka aykırı olur.

4. Kişiliğe Tecavüz Halinde Tanınan Davalar

Kişiliğe tecavüz halinde hangi davaların açılabileceği MK 25’te düzenlenmiştir. Bunlar: i) durdurma ii) önleme iii) hukuka aykırılığın tespiti iiii) maddi tazminat v) manevi tazminat vi) vekaletsiz iş görmeden doğan davalardır.

4.1. Durdurma davası

Bu dava tecavüzün başlamış ve devam ediyor olması halinde açılır. Amacı devam etmekte olan tecavüze son verilmesini temindir. Durdurma davasının açılabilmesi için sadece tecavüzün hukuka aykırı olması yeterlidir. Failin kusurunun bulunması ya da bir zararın doğmuş olması aranmaz. Dava, tecavüz durumu devam ettiği sürece zamanaşımına uğramaz. Durdurma davası, tecavüzün başlayıp, devam ettiği sürece açılabildiğine göre, tecavüzün sona ermesinden sonra, etkileri devam ediyor olsa bile, bu davanın açılması söz konusu olmaz.

4.2. Önleme Davası

MK 25’te öngörülen bir diğer dava önleme davasıdır. Kişiliğe tecavüzün henüz başlamadığı, fakat tecavüz tehlikesinin bulunduğu hallerde açılır. Buna göre, davanın amacı kişiliğe yapılacak olan tecavüzü henüz başlamadan tehlike halindeyken engellemektir.

Davanın açılabilmesi için kişiliğe herhangi bir tecavüz ihtimalinin bulunması yeterli değildir. Tecavüz tehlikesinin ciddi boyutta olması gerekir. Önleme davası tecavüz tehlikesi bulunduğu süre boyunca açılabilir.

Önleme davasının açılabilmesi için tecavüz tehlikesini yaratan kimsenin kusuru aranmadığı gibi muhtemel bir zarar tehlikesinin de bulunması gerekli değildir.

4.3. Hukuka Aykırılığın Tespiti Davası

Hukuka aykırılığın tespitine ilişkin olan bu dava, genel tespit davasının, kişiliğe tecavüz durumu için özel olarak düzenlenmiş halidir. Bu dava tecavüzün sona ermiş fakat etkilerinin devam ediyor olması halinde açılabilir.

Yukarıda bahsedilen durdurma ve önleme davası ile birlikte hukuka aykırılığın tespiti davalarında, kişilik hakkı saldırıya uğrayan kişi aynı zamanda hukuka aykırılığın 3 kişilere bildirilmesini veya yayımlanmasını mahkemeden isteyebilir. Kararın bildirimi veya yayımlanması ise hâkimin takdir yetkisine bırakılmıştır.

4.4. Vekaletsiz İş Görmeden Kaynaklanan Dava

Kişiliğine tecavüz edilen kimse, failin bu sebeple elde ettiği kazancı vekaletsiz iş görme kurallarına göre talep edebilir. Bu dava BK 530’daki gerçek olmayan vekaletsiz iş görmeden kaynaklanır. Burada elde edilmek istenen amaç, bir kimsenin, başka bir kişinin kişilik hakkına saldırıda bulunarak haksız kazanç sağlamasının önüne geçilmek istenmesidir.

4.5. Manevi Tazminat

Manevi tazminat isteme hakkı, kişinin kişiliğine karşı yapılan saldırı sonucu yaşadığı üzüntü, elem, keder ve ıstırabın başka bir yolla tatmin edilerek giderilmesi amacıyla tanınmıştır. Manevi tazminat MK 25 ve BK 58’de düzenlenmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki bu maddeler dışında başka maddelerde de özel olarak manevi tazminat talebinde bulunulabileceği düzenlenmiştir.

Manevi tazminatın şartı, manevi bir zararın meydana gelmiş olmasıdır. Bir diğer şartta saldırıda bulunan kişinin kusurlu olması gerekir. Kanunda düzenlenen kusursuz sorumluluk hallerinde de manevi tazminat talebinde bulunulabilir.

Manevi tazminat istemeye hak kazanan kişi, manevi tazminat olarak bir miktar para talep edebilecektir. Ancak hâkim takdir yetkisini kullanarak para yerine veya para ile birlikte başka bir tazminata da hükmedebilir.

Manevi tazminat hakkı karşı taraf tarafından kabul edilmedikçe 3. Kişilere devredilemez. Başka bir deyişle kişilik hakkına saldırıda bulunan kişinin manevi tazminatın devrine onay vermesi halinde manevi tazminat devredilebilir. [1]

4.6. Maddi Tazminat

Kişilik hakkına yapılan tecavüz dolayısıyla malvarlığına ilişkin zarara uğrayan kimse tecavüz edene karşı maddi tazminat davası açabilir. Maddi tazminat davasının açılabilmesi için kusur ve zararın varlığı şarttır. Kişilik hakkına tecavüz, kusursuz sorumluluktan kaynaklanıyorsa, o halde kusur şartı aranmaz. Maddi tazminat haksız fiilden kaynaklanıyorsa 1 yıllık, sözleşmeden kaynaklanıyorsa ve aksine bir hüküm bulunmadıkça 10 yıllık zamanaşımına tabidir.

5. Sonuç

Medeni Kanun md. 23, 24 ve 25’te kişilik haklarının kapsamı ve hangi yollarla korunacağı düzenlenmiştir. Bu durumda kişiler hiçbir şekilde hak ve fiil ehliyetlerinden vazgeçemezler, özgürlüklerini ahlaka ve hukuka aykırı şekilde kısıtlayamazlar. Hukuka uygunluk nedeni içermeyen kişilik hakkına tecavüzlerin ortaya çıkmasında ise, kişilik hakkı saldırıya uğrayan kişi tarafından durdurma davası, kişilik hakkına saldırı tehlikesinin olması durumunda önleme davası, saldırı sonucunda maddi ve manevi bir zararın ortaya çıkması durumunda da maddi manevi tazminat davaları açılabilecektir.

Av. Semih Akın Çakır

Kaynakça:

1. Dural, Mustafa/Öğüz, Tufan: Türk Özel Hukuku, Cilt II, Kişiler Hukuku, 15. Baskı, İstanbul 2014.

Oğuzman, M. Kemal/Seliçi, Özer/Oktay- Özdemir, Saibe: Kişiler Hukuku (Gerçek ve Tüzel Kişiler), 12. Baskı, İstanbul 2012.

Helvacı, Serap/ Erlüle, Fulya: Medeni Hukuk, 4. Baskı, İstanbul 2016.


Kaynak: Av. Semih Akın Çakır – İçerik, Özgun Law firmasının özel izni ile yayınlanmıştır. Yazıya ilişkin tüm hak ve sorumluluk yazara aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

İş Yerinde Mobbing

Ticari Reklamlarda Doğruluk ve Dürüstlük İlkesi Üzerine İnceleme

]]>
https://www.muhasebenews.com/kisiligin-korunmasi/feed/ 0