Türkiye ekonomisi – Muhasebe News https://www.muhasebenews.com Muhasebe News Tue, 01 Jun 2021 06:39:12 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3.3 İTO Başkanı Avdagiç: Yılın ilk 3 ayında %7’lik büyüme Türkiye ekonomisinin potansiyelini ortaya koydu https://www.muhasebenews.com/ito-baskani-avdagic-yilin-ilk-3-ayinda-7lik-buyume-turkiye-ekonomisinin-potansiyelini-ortaya-koydu/ https://www.muhasebenews.com/ito-baskani-avdagic-yilin-ilk-3-ayinda-7lik-buyume-turkiye-ekonomisinin-potansiyelini-ortaya-koydu/#respond Tue, 01 Jun 2021 14:00:11 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=110148 İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, üretim başta olmak üzere, hizmetlerden imalata kadar her kalemden destek alan yüzde 7’lik ilk çeyrek büyümesinin ekonominin tüm aktörlerine moral olduğunu belirterek, “Ana ihracat pazarımız AB ve gelişmiş ülkelerin PMI verilerindeki yüksek artış, ihracattaki yükseliş trendinin ve büyümemizin devam edeceğine işaret ediyor. Bu sanayicimizin makina ve teçhizat yatırımlarına devam etmesi için de en güçlü motivasyon kaynağı.” ifadelerini kullandı.

Avdagiç, Türkiye ekonomisinin 2021’in ilk çeyreğinde yüzde 7 büyümesine ilişkin olarak yazılı açıklama yaptı.

Yılın ilk 3 ayında yüzde 7’lik büyümenin Türkiye ekonomisinin potansiyelini ortaya koyduğunu belirten Avdagiç, bir önceki çeyreğe göre büyümenin 1,7 artmış olmasının da çıkış eğiliminin sürdüğünü göstermesi bakımından önemli olduğunu kaydetti.

Avdagiç, hizmetler sektörünün ilk çeyrekte yüzde 5,9 büyüdüğünü hatırlatarak, “Hizmetler sektörünün tüm zorluklara rağmen ‘direnç’ göstererek yüzde 5,9 ile büyüme hamlesine katılması da bu sektöre bundan sonra da verilecek her desteğin ekonomiye çarpan etkisiyle geri döneceğini ispat ediyor.” değerlendirmesinde bulundu.

İTO Başkanı Avdagiç, şunları kaydetti:

“Büyüme rakamları, Türkiye’nin pandeminin olumsuzluklarına rağmen büyümeye devam edebildiğini, hızlı büyüme kabiliyetine sahip olduğunu gösterdi. İlk çeyrekte tarımda yüzde 7,5, sanayide 11,7, imalatta 12,2, hizmetlerde 5,9 ve inşaatta 2,8’lik büyüme, salgın ve sonrasındaki yeni dünyada Türkiye’nin güçlü bir pay almaya istekli olduğunun bir ifadesi oldu. Salgından en çok etkilenen hizmetler sektörümüz ise çok kısa sürede toparlanma kabiliyetine sahip olduğunu gösterdi. Bu da bize gelecek için umut veriyor. Ana ihracat pazarımız AB ve gelişmiş ülkelerin PMI verilerindeki yüksek artış, ihracattaki yükseliş trendinin ve büyümemizin devam edeceğine işaret ediyor. Bu sanayicimizin makina ve teçhizat yatırımlarına devam etmesi için de en güçlü motivasyon kaynağı.” diye konuştu.

“SON 6 ÇEYREKTİR MAKİNA TEÇHİZATTA MÜTHİŞ BİR YATIRIM TRENDİ DEVAM EDİYOR”

Şekib Avdagiç, makina ve teçhizat yatırımlarındaki yüzde 30,5’lik büyümenin kendilerini memnun ettiğini ifade ederek, “Son altı çeyrektir makina teçhizatta müthiş bir yatırım trendi devam ediyor. Şirketlerimiz kendilerini pandemi sonrası döneme hazırlıyor. Bu rakamlar ihracattaki yükselen ivmenin devam edeceğine ilişkin de en büyük kanıt. Bu noktada finansman maliyetlerinin de aşağı geldiği bir ortam oluşursa Türkiye onlarca yıllık büyümeyi garanti altına alacak yatırımlarını rahatlıkla yapacaktır.” açıklamasında bulundu.

Yatırımların tüketimden daha yüksek bir performans göstermesinin önemli olduğuna dikkati çeken Avdagiç, “Sabit sermaye yatırımlarındaki yüzde 11,4’lük yüksek oranlı artış dikkat çekici. İthalatın üzerinde kalan ihracat artışı üzerinden dış dengenin de büyümeye önemli bir katkı verdiği görülüyor. Büyümenin kapsayıcılığı, kalitesi ve sürdürülebilirliği birincil önemde. Türkiye’nin potansiyel büyümesini yukarı çekecek dönüşüm sağlaması ve bunu sürdürülebilir kılması önemlidir.” ifadesini kullandı.

Avdagiç, ocak-mart dönemini kapsayan bu büyüme verisinin 2021 yılı için beklentileri yukarı yönlü güçlendireceğine işaret ederek, “Açılmalarla birlikte talebin hızlı cevap veriyor olması, yılın kalanında tüketimden gelen desteğin daha da güçleneceği sinyalini veriyor. Yatırımlardaki yüzde 11,4’lük güçlü ivmenin devam etmesi ekonomi için sevindirici.” değerlendirmesinde bulundu.


Kaynak: İTO
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/ito-baskani-avdagic-yilin-ilk-3-ayinda-7lik-buyume-turkiye-ekonomisinin-potansiyelini-ortaya-koydu/feed/ 0
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu: Türkiye ekonomisinin yılın ilk çeyreğinde %7 büyümesi memnuniyet verici, hizmetler sektörüne destek sürmeli https://www.muhasebenews.com/tobb-baskani-hisarciklioglu-turkiye-ekonomisinin-yilin-ilk-ceyreginde-7-buyumesi-memnuniyet-verici-hizmetler-sektorune-destek-surmeli/ https://www.muhasebenews.com/tobb-baskani-hisarciklioglu-turkiye-ekonomisinin-yilin-ilk-ceyreginde-7-buyumesi-memnuniyet-verici-hizmetler-sektorune-destek-surmeli/#respond Mon, 31 May 2021 14:00:54 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=110094 Türkiye ekonomisinin yılın ilk çeyreğinde yüzde 7 büyümesini değerlendiren Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, yüzde 7 büyümenin memnuniyet verici olduğunu belirterek, “Başta hizmetler kesimi olmak üzere, salgından en fazla olumsuz etkilenen ve büyümeden yeteri kadar pay alamayan sektörlerimiz için destek adımlarının sürdürülmesini istiyoruz” dedi.​
Hisarcıklıoğlu açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
“Türkiye ekonomisinin tüm dünyayı etkisi altına alan salgın şartlarına rağmen, dinamizmini devam ettirerek, 2021’in ilk çeyreğinde yıllık yüzde 7 büyümesi son derece memnuniyet vericidir.
Dünya genelinde yaşanan daralmaya karşın Türkiye’nin büyümesini sürdürmesi, ekonominin temellerinin ne kadar sağlam ve hükümetimizin zamanında aldığı tedbirlerin etkisinin ne kadar güçlü olduğu göstermektedir.
Yılın ikinci çeyreğinde, elbette baz etkisinin de devreye girmesiyle, çift haneyi geçen çok daha yüksek bir büyümeye ulaşılması da beklenmektedir.
Ülkelerin pek çoğunu imrendirecek bu büyümeyi sağlayan tüccar ve sanayicilerimize, üreticilerimize ve çalışanlarımıza minnettarız.
Bu süreçte iş dünyamızın sesini duyan ve sağladıkları destek tedbirleriyle yanında yer alan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Bir diğer olumlu gelişme olarak, 2021 yılı için öngörülen 184 milyar dolarlık ihracat hedefini şimdiden geçmiş durumdayız ve yıllık ihracatımızı 200 milyar dolar seviyesinin üzerine taşımak ve böylece tarihi bir eşiği daha aşmak için de Oda ve Borsa camiası olarak ülke çapında çalışmaya devam ediyoruz.
Güçlü büyümeyi sürdürebilmek için, kredi faizlerinde ve enflasyonda düşüş, döviz kurlarında istikrar sağlanması gerektiğini ve geçmişte yaptığımız gibi yine bunun başarılabileceğini de düşünüyoruz.
Bu konuda hükümetimizin de, iş dünyasını, üretimi, yatırımı ve istihdam piyasasını destekleyici politikaları devam ettireceğine inanıyoruz.
Öte yandan başta hizmetler kesimi olmak üzere, salgından en fazla olumsuz etkilenen ve büyümeden yeteri kadar pay alamayan sektörlerimiz için destek adımlarının sürdürülmesini istiyoruz.
Kapalı kalan işletmelerin borç ödemelerinin ertelenmesini, yeme-içme sektörümüzün uygun tedbirlerle açılabilmesini bekliyoruz.
Salgından etkilenen ekonomik faaliyetlere destek amacıyla başlatılan ve süresi 31 Mayıs’ta dolacak olan stopaj ve KDV indirimlerinin pandemi süreci boyunca devamında fayda görüyoruz.”

Kaynak: TOBB
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/tobb-baskani-hisarciklioglu-turkiye-ekonomisinin-yilin-ilk-ceyreginde-7-buyumesi-memnuniyet-verici-hizmetler-sektorune-destek-surmeli/feed/ 0
İTO Başkanı Avdagiç: Türkiye ekonomisi hem yüksek kur hem yüksek faizi birlikte yaşamayı hak etmiyor https://www.muhasebenews.com/ito-baskani-avdagic-turkiye-ekonomisi-hem-yuksek-kur-hem-yuksek-faizi-birlikte-yasamayi-hak-etmiyor/ https://www.muhasebenews.com/ito-baskani-avdagic-turkiye-ekonomisi-hem-yuksek-kur-hem-yuksek-faizi-birlikte-yasamayi-hak-etmiyor/#respond Mon, 12 Apr 2021 13:00:46 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=107576 İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, yaklaşık 5 aydır kurları düşürebilmek adına 875 baz puanlık faiz artışı gerçekleştirildiğini hatırlatarak, “Bu, reel kesim için şüphesiz ki oldukça ağır bir finansman bedeli demektir, finansman maliyetinin ciddi boyuta ulaştığını gösterir.” ifadesini kullandı.
 
Ticari kredi faizlerinin 19 ayın ardından yeniden yüzde 21-23 bandına çıktığını belirten Avdagiç, Türkiye ekonomisinin potansiyelinin yüksek kur ya da yüksek faizden birini seçmeyi hak etmediğini dikkati çekti.
 
Türkiye ekonomisinin yüksek kur ve yüksek faizi birlikte yaşamayı ise hiç mi hiç hak etmediği değerlendirmesinde bulunan Avdagiç, “Unutmayalım ki, her artan faiz bir o kadar ticaret hacminden, yatırımdan yiyor.” ifadesini kullandı.
 
Avdagiç, küresel piyasalarda dolar bazında artan fiyatlar sebebiyle hammadde temininde zorlanan iş dünyasının, artan faizler sebebiyle ilave finansman kaynağı ihtiyacı hissetmesinin arzu edilen bir durum olmadığını ifade ederek, “Salgın sebebiyle hizmetler sektörü başta olmak üzere birçok sektörde zaten finansman sıkıntısı büyük. Beklentinin üzerindeki faiz artışı, oluşturulmaya çalışan dengeler üzerinde negatif etki yapabilir. Yatırımcıların hareketleri ve talepleri karşısında kuyumcu terazisi hassaslığında davranmak gerekiyor.” yorumunu yaptı.
 
“ÖZEL SEKTÖR KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİNE YA DA BUNU İKAME EDECEK BİR VARYANTA İHTİYAÇ DUYUYOR”
 
Tek önceliğin fiyat istikrarı olmaması gerektiğini vurgulayarak, “Mutlaka ‘ekonominin genel istikrarı’ öncelik haline gelmeli. Enflasyonu düşmüş, fakat ekonomisi sıkıntıda olan bir tablo riskini alamayız. TCMB’nin faiz kararı kadar, ekonomik aktiviteyi gözetecek kararları da önemlidir. Ve tabii ki, fiili icraatı kadar da sözlü yönlendirmesinin gücünün olması da önemlidir.” diyen Avdagiç, hükümetin salgın döneminde, firmaları, girişimcileri, çalışanları hayatta ve ayakta tutmak için önemli bir çaba sarf ettiğini hatırlatarak İstanbul’da tüm işletmeleri ve İstanbulluları salgın ile mücadelede kurallara çok daha sıkı uymaya davet etti.
 
Avdagiç, şunları kaydetti: “Bugün de el birliği ile üretim ve ticaret kapasitemizi artırmak yönündeki asli görevimiz devam ediyor. Bununla birlikte hizmetler sektörümüz başta olmak üzere yeni tip koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle gelir akımını kaybeden pek çok kesim var. Yeme-içme sektörümüzde olduğu gibi turizmde de salgın nedeniyle belirsizlikler sürüyor. Alınacak ilave tedbirler çalışma barışına katkı sağlayacaktır. İşletmelerin düşük faizle ucuza kredi alabilecekleri, böylelikle işlerini koruyabilecekleri, dolayısıyla istihdamın ve vatandaşlarımızın gelirlerinin artacağı bir baz senaryoya ulaşmamızın zaman alacağını biliyoruz. Bu çerçevede, hükümetimizin hedeflerinde bir sapmaya neden olmayacak biçimde, vatandaşımıza doğrudan gelir desteği dahil, virüsün verdiği tahribatı hafifletecek destekleri artırmamız gerekiyor. İstanbul’un rengi maviye dönene kadar özel sektörün Kısa Çalışma Ödeneği’nin ya da bunu ikame edecek yeni bir varyant desteğe ihtiyaç duyduğu açıktır. Cumhurbaşkanımızın verilen desteklere ilaveten, işletmelerimizi koruyup kollayacak alternatif bir tedbiri yürürlüğe koyacağına yürekten inanıyorum.”
 
“ULUSLARARASI SEYAHAT KADEMELİ BİR ŞEKİLDE ARTACAK”
 
İTO Başkanı Avdagiç, salgının turizm sektörüne etkisine dikkati çekerek, “Dünyadaki turizm otoritelerinin ve araştırmalarının tamamı, 2021 yılında öncelikli olarak yerel seyahatin başlayacağını ve yılın ikinci yarısından sonra aşı gelişmelerine bağlı olarak uluslararası seyahatin kademeli bir şekilde artacağını öngörüyor.” dedi.
 
Avdagiç, “BM ve DTÖ senaryolarına göre 2019 seviyesine dönülebilmesi 2.5 ila 4 yıl sürecek. Tüm bu verileri değerlendirdiğimizde, küresel turizm endüstrisinin vazgeçilmez olduğunu görüyoruz. Aşı gelişmelerine ve salgın koşullarına bağlı olarak, turistler kendilerini seyahat etmek için güvenli hissettiklerinde, tüm dünyada adeta ‘turizm patlaması’ yaşanacak diyebiliriz.” şeklinde konuştu.
 
2021’in ikinci yarısı itibarıyla hem Türkiye’de hem de İstanbul’da turist hareketliliğinin görüleceğine işaret eden Avdagiç, “İngiltere, Rusya ve Almanya pazarlarının gözde destinasyonu olan ülkemizin turist sayıları ve turizm gelirlerindeki artış, bu ülkelerin seyahat stratejileriyle doğru orantılı ilerliyor. Ülkemiz ve özellikle şehrimiz adına atacağımız doğru güvenlik ve tanıtım stratejileri kapsamında, bu yılın turist sayılarının geçtiğimiz yıldan daha fazla olacağını söyleyebiliriz.” diye konuştu.
 
“BTM, 4 YILDA 250 MİLYON LİRADAN FAZLA YATIRIM DEĞERLEME MİKTARINA ERİŞTİ”
 
İTO Başkanı, salgının damgasını vurduğu 2020 yılının özellikle girişimcilik ekosistemi açısından önemli bir yıl olduğunu belirterek, “2020, Türkiye girişimcilik ekosisteminde şimdiye kadar girişimlere en fazla yatırımın yapıldığı yıl olarak tarihe geçti. Bu yılın sadece ilk iki ayında yapılan yatırımlar, geçen senenin toplam yatırım miktarını geçti. Artık Türkiye, Peak Games ile aralanan Unicorn, diğer adıyla Turcorn yolunda, 2021 yılında Getir ile daha da güçlü ve iddialı bir şekilde yürüyor.” açıklamasında bulundu.
 
İTO’nun kurucusu olduğu Bilgiyi Ticarileştirme Merkezi’nin (BTM) bu yıl 4’üncü yılını kutladığını kaydeden Avdagiç sözlerini şöyle tamamladı: “Kurulduğu günden beri birçok ekosistem aktörünü bünyesinde destekleyen BTM, girişimcileriyle birlikte 4 yılın sonunda 250 milyon liradan fazla yatırım değerleme miktarına ve 80 milyon liradan fazla satış başarısına erişti. Yeni nesil hibrit girişimcilik merkezleri arasında verdiği çok fonksiyonlu hizmetlerle BTM, bugüne kadar 10 binden fazla başvuru almış, 18 yaşından 78 yaşına kadar uzanan geniş bir yelpazede 4 binden fazla girişimciye destek sağlamıştır. Bugün ülkemize değer sağlayacak projelerin üretildiği yeni nesil bir startup merkezi olan BTM’nin başarıları 4 yıl içerisinde ulusal ve uluslararası ödüllerle taçlandı. BTM, Türkiye’nin küresel bir girişimcilik merkezi haline getirilmesi hedefiyle yürüttüğü çalışmalarını salgın şartlarına rağmen tüm hızıyla devam ettiriyor. Umuyor ve diliyorum ki, girişimciliğe katkımız her geçen gün gittikçe katlanarak artacaktır.”


Kaynak: İTO
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/ito-baskani-avdagic-turkiye-ekonomisi-hem-yuksek-kur-hem-yuksek-faizi-birlikte-yasamayi-hak-etmiyor/feed/ 0
İSO Başkanı Bahçıvan: Türkiye ekonomisinin büyümesi sanayinin başarısıdır https://www.muhasebenews.com/iso-baskani-bahcivan-turkiye-ekonomisinin-buyumesi-sanayinin-basarisidir/ https://www.muhasebenews.com/iso-baskani-bahcivan-turkiye-ekonomisinin-buyumesi-sanayinin-basarisidir/#respond Tue, 02 Mar 2021 14:00:02 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=105609 İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan: “Bu Büyüme Sanayinin Başarısıdır”

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından bugün açıklanan 2020 yılı Türkiye ekonomisi büyüme verilerine ilişkin bir açıklama yaptı. Açıklamasında 2020 yılı büyümesine imalat sanayi sektörünün verdiği güçlü desteğe dikkat çeken İSO Başkanı Bahçıvan şunları söyledi:

Covid-19 pandemisi nedeniyle son derece zorlu ekonomik faaliyet koşullarından geçtiğimiz bir yıl olan 2020 yılındaki ülkemizin büyüme performansının, beklentilerin aksine pozitif bantta gerçekleşmiş olmasını çok değerli buluyorum. Bu büyüme ile ilgili dikkat çekmek istediğim nokta; sanayimizdeki büyümenin, Türkiye büyümesinden de öte bir başarı hikayesi olduğu gerçeğidir.

Ülkemizin, ekonomisini pozitif büyümeyle kapattığı bir yılda en güçlü desteği imalat sanayiinden almış olması, biz sanayiciler için tek kelimeyle ifade edecek olursam gurur vericidir. Sanayimizin bu performansına, en zorlu ekonomik faaliyet koşullarında dahi ülke ekonomisinin en değerli teminatı ve omurgası olduğunun bir göstergesi olarak bakmalıyız.

Türkiye sanayisi, pandemi koşullarının yaşamımızda ve çalışma koşullarında yarattığı bütün zorlu koşullara rağmen, başta çalışanlarıyla ve yöneticileriyle olmak üzere iş ve tedarik ortaklarıyla dünyaya örnek olacak bir başarı hikayesi yazmıştır. Sanayimiz bu başarısıyla; bundan önce oluğu gibi, zorlu koşulların üstesinden gelme yeteneğini ve deneyimini değerlendirerek Türkiye ekonomisin 2020 yılını pozitif kapatmasına güç veren, destek veren bir onuru elde etmiştir.

Bu gerçek bize şunu söylemektedir; gerek 2021, gerekse önümüzdeki yıllarda, sanayinin bu başarısını sürdürülebilir kılmamız bir zorunluluktur. Sanayimizin rekabet gücünü artırmak, teknolojik yapısını güçlendirmek, yeni yatırımların önünü açmak ve yeni pazarlar elde etmek adına bu başarının sürdürülebilir kılınması ülkemizin geleceği adına hayatidir.

Özetle bu başarıyı istikrarlı bir neticeye kavuşturmaya çalışırken, başarının başta finans, maliye, hukuk, vergi ve eğitim politikaları olmak üzere yapısal desteklerle taçlandırılması temel argümanımız olmalıdır. Ekonomik büyümemizde daha çok katma değer yaratan sanayi kaynaklı nitelikli büyümeyi, önümüzdeki yıllarda ancak bu şekilde kalıcı ve sürdürülebilir hale getirebiliriz.

Hepimize gurur veren bu büyümenin gerçekleşmesine katkı sağlayan tüm sanayicilerimizi ve çalışanlarımızı kutluyorum.”


Kaynak: İSO
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/iso-baskani-bahcivan-turkiye-ekonomisinin-buyumesi-sanayinin-basarisidir/feed/ 0
Pandemi, gelir dağılımındaki bozulma ve dayanışma vergisi https://www.muhasebenews.com/pandemi-gelir-dagilimindaki-bozulma-ve-dayanisma-vergisi/ https://www.muhasebenews.com/pandemi-gelir-dagilimindaki-bozulma-ve-dayanisma-vergisi/#respond Mon, 28 Dec 2020 01:00:38 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=99731

Dr. Numan Emre ERGİN
Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı
n.emre.ergin@hotmail.com


1980’ler sonrasında yaşanan liberalleşme ve küreselleşme, 90’lı yıllarda internetin hayatımıza girmesi ve 2000’ler sonrasındaki teknolojik gelişmeler ile birlikte dünya küçük bir köy haline gelmiş, ancak bu hızlı dönüşümün yan etkileri de olmuştur. Bu yan etkilerden belki de en önemlisi gelir dağılımındaki bozulmadır. Zengin ile fakir arasındaki gelir farkı her geçen gün artmaktadır.

Gelir dağılımını ölçmek için kullanılan en önemli ekonomik gösterge “Gini katsayısı”dır. 0 (sıfır) ile 1 arasında değişen bu katsayı, nüfusu gelir seviyesine göre %20’lik dilimlere bölerek milli gelirin bu dilimler arasındaki dağılımını gösterir. Katsayının 1’e yaklaşması gelir dağılımın bozulduğunu, en zengin %20’lik kesmin milli gelirden en fazla payı aldığını gösterir. Türkiye’nin gelir dağılımı açısından durumu pek parlak değil. Yıllar içinde değişim gösterse de Türkiye için Gini katsayısı 0.4 civarında gezinip durmaktadır. OECD ortalaması ise 0.3 civarında olup aşağıdaki grafikten görüleceği üzere, gelir dağılımındaki adalet konusunda OECD ülkeleri arasında sonlardayız.

Bu yıl yaşadığımız pandemi, dünya çapında gelir dağılımındaki bozulmayı daha da artırmıştır. Bu süreçte ticaret ve üretim sekteye uğramış, ekonomiler daralmış, işyerleri kapanmış, işsizlik artmıştır. Birçok ülke, başta düşük gelirliler ve küçük işletmeler olmak üzere, pandeminin olumsuz ekonomik etkilerini azaltmak için çeşitli yardım paketlerini uygulamaya koymuştur. İzlediğim kadarıyla Almanya bu konuda başarılı bir örnek. Türkiye de pandeminin ekonomik etkilerini azaltmak için çeşitli tedbir paketleri uyguladı. Bu tedbirler genellikle kamu alacaklarının ötelenmesi, ucuz kredi sağlanması veya kredi taksitlerinin ertelenmesi şeklinde oldu. İşten çıkarmalar yasaklandı, ücretsiz izin ile kısa çalışma imkanları artırıldı, yapılan ödemeler de İşsizlik Fonundan karşılandı. (Devlet büyüklerimizin başlattığı yardım kampanyasını bu kapsamda saymıyorum. Zaten kampanyada kimden ne kadar para toplandı, nereye harcandı tam bilmiyoruz.). Ayrıca, yakın zamanda da yapılandırma kanunu ile kesinleşmiş kamu alacaklarının faiz ve cezalarının silinmesi imkanı getirildi. En son da küçük esnafa 3 ay boyunca aylık 1.000 TL hibe ve aylık 750/500 TL kira desteği gibi yardımlar sağlandı. Bu son desteğin toplam 5 milyar TL civarında olacağı söylenmektedir. Sağlanan bu destekler de borçlanarak, para basarak, ithalat vergileri başta olmak üzere bir miktar da vergi artışlarıyla finanse edildi. Ancak, bütün bu alternatif finansman yöntemlerinin orta-uzun vadede yegane sonucu yeni veya daha fazla vergiler olacaktır. Kritik soru, bu vergileri kimin yükleneceğidir.

Peki sağlanan bu destekler yeterli mi? Kanaatimce değil. Bu durum IMF’nin yaptığı bir çalışmaya da yansımış durumdadır. 11 Eylül 2020 tarihi itibariyle Türkiye’nin pandemiyle mücadelede yaptığı toplam harcama (sağlık ve diğer harcamalar) ve vazgeçtiği gelir 5 milyar Dolar (GSYH’nın %0.8’i – aşağıdaki grafikte kırmızı çubuk) iken sermaye desteği, kredi, varlık alımı gibi likidite desteği tutarı 84 milyar Dolar (GSYH’nın %13’ü – aşağıdaki grafikte pembe çubuk) olarak gerçekleşmiştir. Devletlerin pandemiyle mücadelede sağladıkları yardımların büyüklüğü konusunda Türkiye’nin yeri maalesef alt sıralarda yer almaktadır. Bu durumun dünyanın en büyük 17. ekonomisine yakıştığı söylenemez. Aşağıdaki grafiklerde pandemi destekleri konusunda ne durumda olduğumuz açıkça gözükmektedir.

Türkiye ekonomisinin son yıllarda iyi gitmediği bilinen bir gerçek ve pandemiye tabiri caizse tek ayak üstünde yakalandık. Bu nedenle de nakit ve döviz rezervleri açısından kırılgan olan ekonomimizin pandemiyle mücadelede kullanabileceği cephanesi sınırlıydı. Ekonomi neden bu hale geldi, cephane niye bitti konusu uzun zamandır tartışılmaktadır. Zaten ekonomide işlerin bir türlü düzelmemesi nedeniyle, Sayın Cumhurbaşkanı yakın zamanda ekonomi yönetiminde değişikliğe gitti ve ekonomik ve hukuki reform söylemleri dile getirilmeye başlandı. Ekonomik reform söylemi vergi reformunu da içerir; zira, vergisiz bir ekonomi olmaz.

Çağdaş vergi sistemlerinde vergi; gelir, harcama ve servet üzerinden alınır. ÖTV, KDV, damga vergisi, harçlar harcama ve işlemler üzerinden alınan vergilerdir. Gelir ve kurumlar vergisi gelir üzerinden alınırken, emlak vergisi, MTV gibi vergiler de servet üzerinden alınan vergilerimizdir.

Türkiye’nin vergi sistemi uzun süredir harcamalar üzerinden alınan vergilere dayanmaktadır. Kasım 2020 bütçe gerçekleşmesine göre bu yıl toplanan verginin dağılımı şu şekildedir: %27 KDV, %25 ÖTV, %19 gelir vergisi (%14’ü ücret stopajı), %14 kurumlar vergisi, %2 MTV, %2.5 damga vergisi, %3.5 harçlar, %3 gümrük vergisi. Görüldüğü üzere, bizim vergi sistemimiz ağırlıklı olarak harcamalar üzerinden alınan vergiler ile ücretlilerden kesilen stopajlara dayanıyor. Beyana dayanan vergilerin oranı hem düşük, hem de beyan üzerinden tahakkuk ettirilen verginin tahsilatı ekonominin kötüleşmesi nedeniyle her geçen yıl daha da azalmaktadır. Bir vergi sisteminde harcama üzerinden alınan vergilerin oranı ne kadar çok artarsa, sistem o kadar adaletsiz olur. Vergide adaletin sağlanması için çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınması gerekir; bunun için de hem gelirin hem servetin tam olarak kavranması şarttır. Bu nedenle de, ben kendimi bildim bileli Türkiye kayıt dışı ekonomiyle mücadele etmeye çalışır; ki son yıllarda teknolojinin yardımıyla bu konuda önemli adımlar da atmıştır ve otomatik bilgi değişimi gibi uluslararası alanda yaşanan gelişmelerin de etkisiyle daha fazla başarı sağlanacaktır. Kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına almada yaşanan bu gelişmelere paralel olarak gelir dağılımında adaleti sağlamak için bazı vergisel reformların da yapılmasının gerekli olduğunu düşünüyorum. Yakın zamanda değerli konut vergisi, arsa değer artış payı gibi yeni vergiler ihdas edilse de bu yeni vergilerin hukuki açıdan bazı sorunlar içerdiğini ve pratikte çok verimli olmayacaklarını düşünüyorum. Bu nedenle, gelir dağılımındaki bozulmayı düzeltmek için daha ciddi çalışmaların yapılması gerekmektedir.

6 Temmuz 2020 tarihli yazımda pandemi nedeniyle yapılacak yardımların finansmanı için bazı önerilerde bulunmuştum. Bu önerilerim, 2020 yılı için kurumlar vergisi oranının artırılması, gayrimenkul satışlarındaki tapu harcının artırılması, sermaye piyasalarında yapılan işlemlerde geçici bir süre için finansal işlem vergisi alınması, varlık barışının süresinin uzatılması, kamu alacaklarının yapılandırılması ve 1 milyon TL üzerindeki banka mevduatından % 1-2 oranında “finansal servet vergisi” alınması idi. Bu vergilerin hepsini tek seferlik veya geçici uygulanmak üzere önermiştim. Son önerime benzer bir öneriyi Sayın Hayri Kozanoğlu da kendi köşesinde 15 Aralık 2020 tarihindeki yazısında gündeme getirdi ve benim finansal servet vergisi olarak tanımladığım vergiyi “dayanışma vergisi” olarak isimlendirdi. Ben bu ismi daha çok beğendim; o nedenle fikir babası olarak kendimi, isim babası olarak da Sayın Kozanoğlu’nu kabul ediyorum. Sayın Kozanoğlu, 20 Aralık 2020 tarihindeki yazısında ise bu vergiyi dile getirdiği için aldığı eleştiriler sebebiyle neden böyle bir vergiyi önerdiğini açıkladı. Aslını sorarsanız, ben de yazım sonrasında bu vergiyi eski meslektaşlarımdan oluşan bir grupta dile getirdiğimde azınlıkta kalmış ve ciddi eleştiriler almıştım. Ancak, mevduattan alınacak böyle bir verginin ekonomik ve pratik nedenlerle faydalı ve verimli olacağını düşünüyorum. Herşeyden önce, bankaların sorumlu sıfatıyla keseceği bu verginin tahsilatı kolay ve hızlı olacaktır. Sadece 1 milyon TL üzerindeki her türlü (altın, TL, yabancı para vs) mevduatı kapsadığından TL’den kaçışı tetiklemeyeceğini, oranı düşük olduğundan bankaya hücuma veya paranın yastık altına kaçmasına yol açmayacağını düşünüyorum. Ayrıca ülkedeki milyoner/milyarderlerin sayısı da her geçen yıl artmaktadır (Bu durum sermaye birikimi adına güzel bir haberdir), ama yarınki sosyal patlamaların önüne geçmek için bu paranın zekatını vermekte zenginlerimiz de dayanışma ruhu içinde bir beis görmeyeceklerdir.

BDDK’nın verilerine göre, 1 milyon TL üzerinde mevduat sahiplerine ilişkin bilgiler aşağıdaki tabloda yer almaktadır. Tablodan görüleceği üzere, 1 milyon TL üzerinde mevduatı olanların sayısı son 10 yılda 9 kat, mevduat tutarı da 7 kat civarında artarak 2 trilyon TL’ye ulaşmıştır. Mevduattan alınacak %1-2 oranında bir dayanışma vergisinin hasılatı 20-40 Milyar TL olacaktır. (Bu arada, bu milyonerlerin ne kadar vergi ödediklerini sizler gibi ben de merak ediyorum.)

Önerime, böyle bir verginin yabancı sermayeyi ürküteceği, kaynak ihtiyacı içindeki ülkeyi daha da zor duruma sokacağı, yeni vergiler koymaktansa kamunun gereksiz harcamaları kısarak tasarruf yapması gerektiği, bankadaki paraların zaten vergisi ödenmiş (?) gelirden oluştuğu için mükerrer vergileme olacağı, diğer servet unsurlarından vergi alınmamasının mevduattan kaçışa neden olacağı, geçmişte tek seferlik olduğu söylenen vergiler (örneğin 1999 depremi sonrasında konulan vergiler) ile servet vergileri konusunda sicilimizin hiç de temiz olmadığı gibi eleştiriler getirmek mümkündür. Bu eleştirilerde haklılık payı vardır ama olağanüstü dönemler olağanüstü önlemleri gerektirir. Ayrıca, sosyal devlet çağdaş Robin Hood olarak zenginden alıp fakire veren devlet değil midir? Diğer taraftan, vergi için bazı istisnaların tanınması da mümkündür (yabancı fonlar gibi).

Önerdiğim verginin başarılı olması ve eleştirileri de asgariye indirmek için bazı koşulların sağlanması gerektiğini düşünüyorum. Yapılacak yasal düzenlemede, toplanacak verginin tek seferlik olacağı ve tekrarlanmayacağı, tahsilatın oluşturulacak bir Özel Fon hesabında toplanacağı, Fonun sadece pandemi nedeniyle yapılacak sosyal harcamaların finansmanında kullanılacağı, 3 ayda bir tahsilat ve harcama raporlarının kamuoyu ile palaşılacağı, Fonun Sayıştay vb. bir kurum tarafından denetleneceği gibi hükümlerin bulunması ile eleştirilerin azalacağını, hatta vatandaşlarımızın bunu bir vergi olarak görmeyeceğine inanıyorum. Elbette, kamu harcamalarındaki savurganlık ve na-şeffaflık içimizdeki bir yaradır ve bu konuda kalıcı yapısal reformlar yapılmadan bir vergi reformu da yapılamaz. Bu yapısal reformların sağlanması sonrasında da adaletli servet vergileri gündeme alınabilir. Bugün, servet vergileri İngiltere gibi ülkelerde tartışılmaya, Arjantin’de uygulanmaya başlanmıştır.

Yılın bu son yazısı vesilesiyle yeni yılınızı şimdiden en içten dileklerimle kutlar, sağlıklı bir yıl geçirmenizi dilerim.

Sözün özü: Tax reform means, ‘Don’t tax you, don’t tax me. Tax that fellow behind the tree.’ (Russell B. Long)

(Vergi reformu; beni vergilendirme, seni vergilendirme, ağacın arkasındaki arkadaşı vergilendir demektir.)


Kaynak: Dr. Numan Emre ERGİN, Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı. İçerik, Sayın Numan Emre ERGİN’in Dunya.com’daki Perspektif isimi köşesinden Yazarın ve Dunya.com’un sahibi olan şirketin özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara ve Dunya.com’a aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Asgari ücretin vergiden istisna edilmesi çözüm mü? (21.12.2020)

Hukukçular hukuk reformuna inanıyor mu? (15.12.2020)

Vergide uzlaşma müessesi ve yapılandırmadaki uzlaşma haksızlığı (10.12.2020)

İştirak tasfiye zararının vergisel sonuçları nedir? (7.12.2020)

Tasfiye payı nedir? Nasıl vergilendirilir? (30.11.2020)

Devlet mükellefe faiz öder mi? (23.11.2020)

10 soruda 7256 Sayılı Kanun kapsamında yapılandırma (18.11.2020)

Fabrika ayarlarına dönüş: Ekonomik ve hukuki reform, acı reçete (16.11.2020)

Sosyal medya şirketlerine kesilen cezalar ve vergi (09.11.2020)

Hisse geri alımlarının vergilendirilmesine ilişkin tartışmalar ve önerimiz (07.11.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (2) (27.10.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (1) (26.10.2020)

Torba yasa Meclis’te, yapılandırma nerede? (19.10.2020)

Yatırımcının yeni kamburu: Ek mali yükümlülük (12.10.2020)

Taşınmaz kirası mı, işletme hakkı kirası mı? (6.10.2020)

Zaman aşımına uğrayan kâr paylarının vergilendirilmesinde mükerrerlik var mı? (28.09.2020)

Online reklam hizmetlerinde stopaj bilmecesi (22.09.2020)

Hukuk belirsizlik kaldırmaz (16.09.2020)

Maliye, yurt dışında parası olanların peşinde, ya gurbetçiler? (14.09.2020)
Vergiye uyumlu mükellefler cezalandırılıyor mu? (07.09.2020)
Binek otomobilde ÖTV artışı, özel okul ücretlerinde KDV indirimi (02.09.2020)
Transfer fiyatlandırması raporlamasında yeni dönem (31.08.2020)
KDV ve iş yeri kira stopaj oranı indiriminde son durum (27.08.2020)
İkinci el motorlu taşıt satışında yeni dönem (24.08.2020)
Maliyeden bayram hediyesi: KDV ve stopaj indirimi, ama kime? (21.08.2020)
Ar-Ge teşviğinde vergi indirimi kısıtlanıyor mu (17.08.2020)
Spor kulüplerinin yeni sporcu sözleşmelerindeki vergisel riski  (10.08.2020)
Uçtu uçtu altın uçtu! Ya vergisi? (07.08.2020)
Anayasa Mahkemesi’nin VTR kararı (30.7.2020)
Erken seçim, aday tartışmaları ve cumhurbaşkanı seçimindeki Anayasal boşluk
(27.7.2020)
Yurt dışındaki taşınmaz ve iştirak satışları vergiden istisna mı? (25.7.2020)
Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 3 (22.7.2020)
Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 2 (17.7.2020)
Mali yapıyı güçlendirmede vergisel bir teşvik: gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası (16.7.2020)
Sezonluk ev kiralayanlar: Vergi sürpriziyle karşılaşmayın! (13.7.2020)
Pandemi, maliye politikası ve vergi barışı
Şirket kuruluşunda sicilde imza zorunluluğu değiştirilmelidir.
Köprüden önce son çıkış: Varlık Barışı
Kamu özel iş birliğine şeffaf bir alternatif: Altyapı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı
Gayrimenkul yatırımında avantajlı bir yöntem: Gayrimenkul Yatırım Fonu
Gayrimenkulde rant vergisi
Gayrimenkul piyasası hareketleniyor ama vergiye dikkat!
KVKK kararlarının yargı denetimi
Kişisel verilerin korunması ve ateş ölçümü
İnternetten otomobil satanların dikkatine
Makam aracı sadece özel sektörde mi ücrettir?
Makam aracı ücret midir?
Şirket araçlarına vergi ayarı
ABD’nin dijital hizmet vergisi misillemesi ve Türkiye
Sanat ve icat vergisi
Altın: Elma dersem çık, armut dersem çıkma!
]]>
https://www.muhasebenews.com/pandemi-gelir-dagilimindaki-bozulma-ve-dayanisma-vergisi/feed/ 0
Fabrika ayarlarına dönüş: Ekonomik ve hukuki reform, acı reçete https://www.muhasebenews.com/fabrika-ayarlarina-donus-ekonomik-ve-hukuki-reform-aci-recete/ https://www.muhasebenews.com/fabrika-ayarlarina-donus-ekonomik-ve-hukuki-reform-aci-recete/#respond Mon, 16 Nov 2020 00:00:50 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=96504

Dr. Numan Emre ERGİN
Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı
n.emre.ergin@hotmail.com


Geçtiğimiz hafta, ekonomi yönetiminin gündemi eşi görülmemiş derecede hareketliydi. Önce Merkez Bankası Başkanı aniden görevden alınıp yerine eski Maliye Bakanı Sayın Naci Ağbal atandı. Piyasalar daha bu haberi hazmedememişken ve ne olduğunu anlamaya çalışırken, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın sosyal medyaya düşen istifa mesajı sonrasındaki uzun sessizlik ertesinde Albayrak’ın görevden affının (?) kabul edildiği açıklandı ve yerine eski Kalkınma Bakanı Sayın Lütfi Elvan atandı. Memlekete hayırlı olsun diyor, kendilerine başarılar diliyorum.

Bu atamalar sonrasında, Adalet Bakanı Sayın Abdülhamit Gül’ün yargı bağımsızlığını hatırlatıp hakimlerin vicdanlarına göre karar vermeleri ve kararlarını verirken kimseyi dinlememeleri gerektiğini vurgulayan sözleri ve hemen ertesinde Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun büyük tartışmalara neden olan bazı ceza yargılamalarındaki dosyalara ilişkin bilgi istediği haberleri medyada yer aldı. Bu arada Sayın Cumhurbaşkanı’nın “hukuki ve ekonomik reform” başlatılacağı ve bunun için gerekirse “acı reçetelerin” uygulanabileceği yönündeki sözleri manşetlerde yerini aldı.

Malumunuz üzere, Türkiye ekonomisi uzun bir süredir iyi gitmiyor ve korona virüs pandemisi de kötü gidişe tuz biber ekti. Ekonomik bozulma elbette bir gecede olmadı ve bu bozulmanın arkasında çok derin yapısal sebepler bulunmakla birlikte; Türkiye’nin Batıdaki imajının, hukuk devleti olduğu algısının sarsılması, siyasetin ekonomi üzerinde fazlasıyla etkili olduğu ve yönetimde liyakatin bozulduğu inancının hakim olması sürahiyi çatlatan en önemli nedenlerdir. Bu faktörler nedeniyle, son birkaç yıldır gayrimenkul sektöründeki bazı yatırımları saymazsak Türkiye’ye doğru düzgün yabancı sermaye girişi olmadığı gibi yerli sermayemiz de yurt dışına çıkmaya başlamıştır. Üst üste çıkarılan varlık barışlarına rağmen yurt dışında parası olanlar paralarını ülkeye getirmiyor. Ne vatandaşın, ne yatırımcının Türkiye’deki kamu kurumlarının açıkladığı verilere inancı kalmamış durumda. Açıklanan rakamlar ile sokaktaki gerçekler birbiriyle uyuşmuyor. Güven bir kez sarsıldı mı, yeniden tesis etmesi en zor şeydir…

İçerdeki gelişmelere paralel olarak geçtiğimiz hafta dış politika ve uluslararası gündem açısından da yoğundu. Öncelikle ABD’deki seçimleri Biden’ın kazanması büyük olasıkla kesinleşti. Son dönemlerde sıkı ilişkiler kurulan Trump yönetimi dirense de gidecek gibi gözükmektedir. Bu durumun dünya siyasetinde ve global ekonomide yol açacağı paradigma değişiklikleri Türkiye’yi de mutlaka etkileyecektir.

Diğer taraftan, Kafkasya’daki savaş bu hafta itibariyle sona ermiş gözüküyor. Kardeş Azerbaycan, Ermenistan işgali altındaki topraklarının bir kısmını savaş meydanında geri aldı ve Rusya’nın konuya el atması sonucunda Ermenistan’ın kademeli olarak Karabağ’dan çekilmesini öngören bir barış antlaşması sağlandı. Anlaşmanın gereği olarak Nahcivan ile Azerbaycan arasında, Ermenistanla da Karabağ arasında Rusya kontrolünde olacak koridor açılmasının öngörüldüğü ve Rusya’nın bölgedeki barışı temin etmek üzere 5’er yıllık sürelerle asker bulunduracağı anlaşılıyor. Yani Azerbaycan topraklarında Rus askerleri olacak. Türkiye bu görüşmelerde Aliyev’in de istemesine rağmen masada istediği yeri alamamış gibi duruyor. Rusya, bölgeye Türkiye’yi sokmuyor. Ayrıca, İdlib her an patlamaya hazır bomba durumunda. Bizim basında bugünlerde çok yer almasa da Rusya orada da ağırlığını koymuş durumda. Türk askeri, bazı gözlem noktalarından geri çekilmeye başlamış. Libya’da da Rusya’nın devreye girmesi sonucunda sağlanan ateşkes, Türkiye’nin baştaki ivmesini kesti. Doğu Akdeniz’de şimdilik Rusya ile doğrudan karşı karşıya gelmiş değiliz, ama üç vakte kadar orada da birşeyler çıkacaktır. Özetle, Türkiye-Rusya arasında bir zamanlar kurulan stratejik ilişkiler uzun vadeli olmayabilir ve bugüne kadar kanaatimce Rusyanın kontrolünde ve istediği doğrultuda gitti. Bu gelişmeler de Türkiye yönetiminin yüzünü tekrar Batı’ya dönmesine neden oldu diye düşünüyorum.

Yukarıda özetlemeye çalıştığım ekonomi ve dış politika gelişmelerinden dolayı yönetimimizin politika değişikliğine gittiği ve imaj tazelemesi yapmaya çalıştığı ortadadır. Bu nedenle, uzun bir süredir yöneticilerimizden duymadığımız “hukukun üstünlüğü, hakimlerin bağımsızlığı, ekonomik reform” gibi kavramları yüksek sesle duymaya başladık. Ekonomik ve hukuki reform olarak nelerin yapılacağını, Bakan değişikliklerinin ötesinde hangi politika ve paradigmaların değişeceğini veya değişip değişmeyeceğini zaman içinde göreceğiz. Ancak şunu akılda tutmak gerekir ki; piyasaları iki defa kandıramazsınız. Bu nedenle, yapılmaya niyetlenilen dönüşümün sözde değil, özde olmasını temenni ederim. Zaten reform olarak sunulanlar, aslında oyunun olmazsa olmazı kuralları. Ancak, Türkiye bir süredir futbol sahasında hentbol oynamaya çalıştığı için ceza sahasında hep penaltı yaptırdı. Hukukun üstünlüğünün olmadığı, liyakatin bozulduğu, kayırmacılığın olduğu, şeffaflık ve hesap verilebilirliğin olmadığı, özetle yatırımcının kendini güvende hissetmediği bir ülkede yatırım ve ekonomik kalkınma olmaz.

Bu noktada, ekonomik dönüşüm adına atılan ilk adımları olumlu buluyorum. Gerek yeni TCMB başkanı, gerek yeni Hazine ve Maliye Bakanı, her ne kadar atandıkları yeni makamların uzmanı olmasalar da; Cumhuriyet’in enderunlarında yetişmiş, önemli görevlerde bulunmuş, önceki görevlerinde rüştlerini ispat etmiş, kameralar önünde şov değil, mutfakta iş yapan, paydaşları dinleyen ve çözüm odaklı kişilerdir. Bununla birlikte; reform, sadece koltuklarda oturan kişilerin değiştirilmesiyle olmaz. O koltuklara reformist insanların oturtulması ve bu kişilere reform yapabilecekleri ortam, yetki ve kadroların sağlanması ile olur. Bunun için de siyasetin teknik anlamda ekonomi politikalarına müdahale etmemesi gerektiği gibi idari yapılanmanın da buna göre şekillendirilmesi gerekir. Devlet zaruret içine düşünce, kurtarıcı olarak getirilenlerin, bir zamanlar “bürokratik oligarşi” diye kötülenen, dışlanan, kapatılan kurumlarda yetişen insanlardan olması, kamunun nitelikli insan kaynağı olan bu kurumların yokluğunun gelecekte daha fazla hissedileceğini göstermektedir.

İçinden geçtiğimiz zorlu ekonomik sınavdan çıkmak kolay olmayacaktır. Bu nedenle gerekirse “acı reçeteler” uygulanabileceği telaffuz edilmiştir. Geçmişte uygulanan acı reçetelerden gerekli dersler alınmadığı için bugün yeniden acı ilaç içmek zorunda kalacağız. Acı reçete demek, harcamaların kısılması, ücretlerin azalması, faizlerin artması, ekonomik darlık ve kemer sıkma demektir. Bu reçetelerin acılığının azaltılması için vatandaşlar kadar Devlet’in de üzerine düşeni yapması gerekir. Sadece bazı kesimleri kapsayan reçete uygulanması sosyal adaletle bağdaşmayacaktır. Bu nedenle, yeni dönemin fitilinin ateşlendiği bu hafta atılan adımları olumlu buluyor ve devamını getirecek ciddi yapısal reformların samimiyetle yapılmasını bekliyoruz.

Bu bağlamda öncelikle, Merkez Bankasının gerçekten bağımsızlığının sağlanması elzemdir. TCMB de piyasaya yapacağı müdahalelerde ve piyasalar ile olan iletişiminde tutarlı olmalıdır. Faiz oranlarında beklenen düzeltmeleri yaparak örtülü faiz politikası uygulamaktan vaz geçmelidir. İkinci olarak, faiz sebep midir somuç mudur tartışması bir an önce mazide bırakılıp Merkez Bankası temel amacı olan enflasyonun düşürülmesine yoğunlaşmalıdır. Enflasyon düşürülmeden faizler de düşmez, döviz kurları da. Bugün dünyada, çift haneli enflasyon yaşayan iki elin parmakları kadar ülke bulunmaktadır. Türkiye; Venezuela, Zimbabwe, Sudan, Angola, Zambiya gibi ülkelerle aynı kategoride olmayı hak etmiyor.

Maliye politikası açısından da kayıt dışılığı azaltacak, adil vergilendirmeyi sağlayacak önlemler artırılmalıdır. Ticaretin daraldığı, (gizli) işsizliğin hat safhada olduğu bir ortamda yeni vergi artışları ve sosyal yardımların kesilmesini beklemek kolay değildir. Bu nedenle, yapılması gereken kamu harcamalarına yoğunlaşıp gereksiz bütün harcamaların kesilmesidir. Kamudaki tasarruf, makam aracı satışı gibi her zamanki populist göstergeye indirgenmemelidir. Kasettiğim, büyük altyapı projelerinin ertelenmesi ve planlanan bazı mega (!) projelerin yapılmamasıdır. Halihazırda, Hazine’de kara delik olan, geçenin 10 geçmeyenin 20 akçe ödediği projelerin de yatırımcılarla müzakere edilerek gözden geçirilmesi gerekmektedir.

İç piyasadaki ekonomik olumsuzların milli gelirdeki negatif etkisinin giderilmesi için ihracatın artırılması gerekmektedir. Pandemi nedeniyle turizm gelirlerinde bir hareketlenme beklemek hayal olduğuna göre ülkeye döviz girişi ancak ihracat ve yabancı yatırımcı sayesinde olacaktır. Mal ve hizmet ihracının artmasıyla ülkeye girecek döviz, kurların düşmesinde de olumlu katkı sağlayacaktır. İhracatın artırılması için de ihracatçının desteklenmesi kadar yeni pazarlar bulunması, önceki pazarlarla olan (özellikle Kuzey Afrika ve komşu ülkeler) ilişkilerin yeniden güçlendirilmesi gereklidir. Bu ise siyasi iklimin ve ilişkilerin yumuşatılması ile mümkündür.

Ülkeye gelen yabancı yatırımcının da uzun süreli yatırımlar yapması için önşart, hukukun üstünlüğü ve özgürlüklerin artırılmasıdır. Şu an gelişmiş ülkelerde negatif reel faizler söz konusudur ve dünyada gidecek yer arayan trilyonlarca dolarlık para bulunmaktadır. Türkiye’nin bu fonlar için güvenli ve kazançlı bir liman olduğu konusunda yatırımcıları ikna etmesi şarttır. Bunun için de sözde değil, özde adımlar atılmalı, yapısal reformlar yapılmalıdır.

Tüm bunları söyledikten sonra insan düşünmeden edemiyor: Telaffuz edilemeye başlanan ve aslında medeni bir ülkede medeni insan olarak yaşamanın önkoşulu olan söz konusu reformlar, neden hep ekonomi duvara tosladığında gündeme gelmektedir? Yoksa herşey bir avuç dolar için mi? (Bir avuç dolar demişken, başrolünde Clint Eastwood’un oynadığı 1964 yılı yapımı “A Fistful of Dollars” filmini tekrar izlemenin zamanı gelmiştir.)

Sözün özü: Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım…(Mevlana Celaleddin Rumî)


Kaynak: Dr. Numan Emre ERGİN, Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı. İçerik, Sayın Numan Emre ERGİN’in Dunya.com’daki Perspektif isimi köşesinden Yazarın ve Dunya.com’un sahibi olan şirketin özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara ve Dunya.com’a aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Sosyal medya şirketlerine kesilen cezalar ve vergi (09.11.2020)

Hisse geri alımlarının vergilendirilmesine ilişkin tartışmalar ve önerimiz (07.11.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (2) (27.10.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (1) (26.10.2020)

Torba yasa Meclis’te, yapılandırma nerede? (19.10.2020)

Yatırımcının yeni kamburu: Ek mali yükümlülük (12.10.2020)

Taşınmaz kirası mı, işletme hakkı kirası mı? (6.10.2020)

Zaman aşımına uğrayan kâr paylarının vergilendirilmesinde mükerrerlik var mı? (28.09.2020)

Online reklam hizmetlerinde stopaj bilmecesi (22.09.2020)

Hukuk belirsizlik kaldırmaz (16.09.2020)

Maliye, yurt dışında parası olanların peşinde, ya gurbetçiler? (14.09.2020)
Vergiye uyumlu mükellefler cezalandırılıyor mu? (07.09.2020)
Binek otomobilde ÖTV artışı, özel okul ücretlerinde KDV indirimi (02.09.2020)
Transfer fiyatlandırması raporlamasında yeni dönem (31.08.2020)
KDV ve iş yeri kira stopaj oranı indiriminde son durum (27.08.2020)
İkinci el motorlu taşıt satışında yeni dönem (24.08.2020)
Maliyeden bayram hediyesi: KDV ve stopaj indirimi, ama kime? (21.08.2020)
Ar-Ge teşviğinde vergi indirimi kısıtlanıyor mu (17.08.2020)
Spor kulüplerinin yeni sporcu sözleşmelerindeki vergisel riski  (10.08.2020)
Uçtu uçtu altın uçtu! Ya vergisi? (07.08.2020)
Anayasa Mahkemesi’nin VTR kararı (30.7.2020)
Erken seçim, aday tartışmaları ve cumhurbaşkanı seçimindeki Anayasal boşluk
(27.7.2020)
Yurt dışındaki taşınmaz ve iştirak satışları vergiden istisna mı? (25.7.2020)
Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 3 (22.7.2020)
Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 2 (17.7.2020)
Mali yapıyı güçlendirmede vergisel bir teşvik: gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası (16.7.2020)
Sezonluk ev kiralayanlar: Vergi sürpriziyle karşılaşmayın! (13.7.2020)
Pandemi, maliye politikası ve vergi barışı
Şirket kuruluşunda sicilde imza zorunluluğu değiştirilmelidir.
Köprüden önce son çıkış: Varlık Barışı
Kamu özel iş birliğine şeffaf bir alternatif: Altyapı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı
Gayrimenkul yatırımında avantajlı bir yöntem: Gayrimenkul Yatırım Fonu
Gayrimenkulde rant vergisi
Gayrimenkul piyasası hareketleniyor ama vergiye dikkat!
KVKK kararlarının yargı denetimi
Kişisel verilerin korunması ve ateş ölçümü
İnternetten otomobil satanların dikkatine
Makam aracı sadece özel sektörde mi ücrettir?
Makam aracı ücret midir?
Şirket araçlarına vergi ayarı
ABD’nin dijital hizmet vergisi misillemesi ve Türkiye
Sanat ve icat vergisi
Altın: Elma dersem çık, armut dersem çıkma!
]]>
https://www.muhasebenews.com/fabrika-ayarlarina-donus-ekonomik-ve-hukuki-reform-aci-recete/feed/ 0