Ana Sayfa Vergi Yurt Dışındaki İlişkili Şirketlerle Döviz Üzerinden Yapılan Finansal İşlemlerde Adat Faizi Uygulaması

    Yurt Dışındaki İlişkili Şirketlerle Döviz Üzerinden Yapılan Finansal İşlemlerde Adat Faizi Uygulaması

    1
    0

    Günümüzde birçok işletme, yurt dışındaki bağlı ortaklıkları veya ilişkili şirketleri ile döviz üzerinden finansal işlemler gerçekleştirmektedir. Ancak bu tür işlemler, adat faizi uygulaması, transfer fiyatlandırması ve vergi kesintileri açısından dikkatle değerlendirilmelidir.

    Bu yazımızda, yurt dışındaki ilişkili şirketlerle yapılan döviz işlemlerinde adat faizi uygulanıp uygulanmayacağı ve faiz oranının nasıl belirleneceği konularını genel hatlarıyla ele alacağız.

    Adat Faizi Nedir ve Uygulanmalı mı?

    Adat faizi, işletmelerin kendi iç hesaplarında belirli bir süre boyunca borç veya alacak işlemleri için hesapladıkları faiz tutarıdır.

    Eğer bir şirket, yurt dışındaki ilişkili şirketine belirli bir süre boyunca döviz üzerinden borç veriyor veya borç alıyorsa, emsallere uygun bir faiz oranı üzerinden adat faizi uygulaması gerekir.

    Uygulanan faiz oranının piyasa koşullarına ve emsallere uygun olması zorunludur.

    Eğer faiz oranı piyasa koşullarından farklı belirlenirse, bu durum transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı olarak değerlendirilebilir.

    Vergi Açısından Değerlendirme

    1. Kurumlar Vergisi ve Stopaj

    5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre, kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan şirketler yalnızca Türkiye’de elde ettikleri kazançlar üzerinden vergilendirilir.

    -Yurt dışındaki ilişkili bir şirkete faiz ödemesi yapılırsa, %10 stopaj uygulanması gerekebilir.

    -Eğer bu borçlanma, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 12. veya 13. maddesi kapsamında örtülü sermaye olarak değerlendirilirse, faiz ödemeleri kâr payı dağıtımı olarak kabul edilebilir ve %15 stopaja tabi tutulabilir.

    -Yurt dışındaki şirket ile Türkiye arasında çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması varsa, ilgili anlaşma hükümleri göz önünde bulundurulmalıdır.

    2. Örtülü Sermaye ve Örtülü Kazanç Dağıtımı

    Örtülü sermaye, bir şirketin ortaklarından veya ortaklarıyla ilişkili kişilerden aldığı borçların, şirketin öz sermayesinin üç katını aşan kısmı olarak tanımlanır.

    Eğer yurt dışındaki bağlı ortaklığa yapılan borçlanmalar bu sınırı aşarsa, bu borçlar örtülü sermaye kabul edilir ve faiz giderleri vergi matrahının tespitinde indirim konusu yapılamaz.

    Eğer faiz oranı emsallere uygunluk ilkesine aykırı belirlenmişse, transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı sayılabilir.

    3. Transfer Fiyatlandırması ve Emsallere Uygunluk İlkesi

    Transfer fiyatlandırması, ilişkili şirketler arasındaki işlemlerin bağımsız üçüncü tarafların uyguladığı piyasa fiyatlarına uygun olup olmadığını belirler.

    Eğer faiz oranı piyasa koşullarına göre çok düşük veya çok yüksek belirlenmişse, bu durum vergisel riskler doğurabilir.

    Vergi idaresi, faiz oranının bağımsız firmalar arasındaki benzer işlemlerde uygulanan oranlara uygun olup olmadığını inceleyebilir.

    Eğer faiz oranı düşük belirlenmişse, Türkiye’de elde edilen kâr haksız olarak yurt dışına aktarılmış gibi değerlendirilebilir.

    Eğer faiz oranı yüksek belirlenmişse, Türkiye’de şirketin giderleri yapay olarak artırılmış gibi kabul edilebilir.

    Bu nedenle, faiz oranı belirlenirken emsallere uygun fiyatlandırma yöntemi kullanılmalı ve ilgili transfer fiyatlandırması düzenlemelerine uyulmalıdır.

    Sonuç: Adat Faizi Uygulamasında Dikkat Edilmesi Gerekenler

    Adat faizi hesaplanmalıdır: Yurt dışındaki ilişkili şirketlerle döviz işlemlerinde faiz uygulanması gereken işlemler dikkatli bir şekilde belirlenmelidir.

    Faiz oranı emsallere uygun olmalıdır: Örtülü kazanç veya örtülü sermaye sayılmaması için piyasa koşulları dikkate alınmalıdır.

    Vergi kesintileri uygulanmalıdır: İşlemin mahiyetine göre %10 stopaj veya örtülü kazanç dağıtımı durumunda %15 stopaj  veya varsa diğer stopaj uygulanması gerektiği unutulmamalıdır.

    Çifte vergilendirme anlaşmaları dikkate alınmalıdır: Yurt dışındaki şirketin bulunduğu ülke ile Türkiye arasındaki vergi anlaşmaları incelenmelidir.

    Transfer fiyatlandırması düzenlemelerine uyulmalıdır: İlişkili şirketlerle yapılan işlemler için emsallere uygun fiyatlandırma yöntemleri uygulanmalıdır.

    Yurt dışındaki bağlı ortaklıklarla yapılan finansal işlemler, vergisel riskler barındırabilir. Bu nedenle, adat faizi uygulamasında emsallere uygunluk ve yasal yükümlülüklere dikkat edilmesi, şirketlerin ilerleyen süreçlerde vergi incelemeleriyle karşı karşıya kalmaması açısından kritik bir öneme sahiptir.

    Konuyla İlgili Örnek Bir Özelge Aşağıda Verilmiştir.

     T.C.

    GELİR İDARESİ   BAŞKANLIĞI

     İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

    Mükellef   Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü

    Sayı

    :

    11395140-105[261-2012/VUK-1- . . .]-1774

    08/11/2013

    Konu

    :

    Yurt dışındaki ilişkili şirketler ile döviz üzerinden   gerçekleşen parasal ilişkilerde adat faizi uygulaması yapılıp yapılmayacağı   ve oranın belirlenmesi hk.

                İlgide kayıtlı özelge talep formunda, kanuni ve iş merkezi yurt dışında bulunan %99’u kurumunuza ait bağlı ortaklığınız ile döviz üzerinden gerçekleşen para alışverişlerinde, kur değerlemesinin dışında adat faizi uygulaması yapılıp yapılmayacağı, adat faizi uygulanması halinde faiz oranının nasıl belirleneceği hususlarında Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

    5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında, Kanunun 1 inci maddesinde sayılı kurumların kanuni ve iş merkezlerinin her ikisi de Türkiye’de bulunmayanların sadece Türkiye’de elde ettikleri kazançları üzerinden vergilendirileceği hükme bağlanmış; üçüncü fıkrasında da dar mükellefiyette kurum kazancını oluşturan kazanç ve iratlar bentler halinde sayılmıştır.

    Aynı Kanunun 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, Kanunun birinci maddesinde yazılı mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Kanunun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz, kur farkları ve benzeri giderlerin, (c) bendinde de transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazançların kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılamayacağı hüküm altına alınmıştır.

    Anılan Kanunun dar mükellefiyette vergi kesintisinin düzenlendiği 30 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde, Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının (1), (2), (3) ve (4) numaralı bentlerinde sayılanlar hariç olmak üzere menkul sermaye iratları üzerinden, üçüncü fıkrasında da tam mükellef kurumlar tarafından, Türkiye’de bir iş yeri veya daimî temsilci aracılığıyla kâr payı elde edenler hariç olmak üzere dar mükellef kurumlara veya kurumlar vergisinden muaf olan dar mükelleflere dağıtılan kâr payları üzerinden kurumlar vergisi kesintisi yapılacağı belirtilmiştir. 2009/14593 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile faiz ödemelerinde kesinti oranı, yabancı devletler, uluslararası kurumlar veya yabancı bankalardan ya da bulunduğu ülkede mutad olarak kredi vermeye yetkilendirilmiş olup sadece ilişkili bulunduğu kurumlara değil tüm gerçek ve tüzel kişilere kredi veren kurumlardan alınan her türlü krediler için ödenecek faizlerden (katılım bankalarının kendi usullerine göre yurt dışından sağladıkları fonlar ve benzeri kaynaklar için ödedikleri kar payları dahil) % 0, diğerlerinden % 10 olarak, kâr payı ödemelerinde ise %15 olarak belirlenmiştir.

    193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin (6) numaralı bendinde ise kaynağı ne olursa olsun “Her nevi alacak faizlerinin (Adi, imtiyazlı, rehinli, senetli alacaklarla cari hesap alacaklarından doğan faizler ve kamu tüzel kişilerince borçlanılan ve senede bağlanmış olan meblağlar için ödenen faizler dahil)” menkul sermaye iradı sayılacağı hüküm altına alınmıştır.

    Bu çerçevede, şirketinizin yurt dışında bulunan bağlı ortaklarıyla döviz üzerinden para alışverişlerinde adat faizi uygulanması halinde; şirketinizde kullanmak üzere temin ettiği borçlar için hesaplanan alacak faizi niteliğindeki bu ödemeler üzerinden Kanunun 30/1-ç maddesi uyarınca %10 vergi kesintisi yapılması gerekmektedir.

                 Öte yandan, Kurumlar Vergisi Kanununun 12 nci maddesinin birinci fıkrasında, kurumların, ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları borçların, hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmının, ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye sayılacağı hüküm altına alınmıştır.

    1 seri numaralı Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “12 Örtülü Sermaye” başlıklı bölümünde konu ile ilgili ayrıntılı açıklamalar yapılmış olup “12.4.2. Borç verenin dar mükellef kurum, gerçek kişi, vergiye tabi olmayan veya vergiden muaf herhangi bir kişi olması” başlıklı bölümünün son paragrafında, örtülü sermaye sayılan borçlara ilişkin dar mükellef kurumlara ödenen faizler üzerinden yapılmış vergi kesintisinin, düzeltme neticesine göre kâr payından yapılması gereken vergi kesintisine mahsup edilebileceği belirtilmiştir.

    Kurumlar Vergisi Kanununun “Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı” başlıklı 13 üncü maddesinin birinci fıkrasında kurumların, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunmaları durumunda, kazancın tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılacağı; alım, satım, imalat ve inşaat işlemleri, kiralama ve kiraya verme işlemleri, ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemlerin her hal ve şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirileceği, ikinci fıkrasında ilişkili kişinin kurumların kendi ortakları, kurumların veya ortaklarının ilgili bulunduğu gerçek kişi veya kurum ile idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunduğu ya da nüfuzu altında bulundurduğu gerçek kişi veya kurumları ifade ettiği, üçüncü fıkrasında emsallere uygunluk ilkesinin ilişkili kişilerle yapılan mal veya hizmet alım ya da satımında uygulanan fiyat veya bedelin, aralarında böyle bir ilişkinin bulunmaması durumunda oluşacak fiyat veya bedele uygun olmasını ifade ettiği, dördüncü fıkrasında ise kurumların ilişkili kişilerle yaptığı işlemlerde uygulayacağı fiyat veya bedelleri maddede belirtilen yöntemlerden işlemin mahiyetine en uygun olanını kullanarak tespit edeceği hüküm altına alınmıştır.

    Konuya ilişkin ayrıntılı açıklamaların yapıldığı 1 seri numaralı Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Genel Tebliğin “4- Emsallere Uygunluk İlkesi” başlıklı bölümünde ise,

                “…Emsallere uygun fiyat veya bedel, aralarında ilişkili kişi tanımına uygun herhangi bir ilişki olmayan kişilerin tamamen işlemin gerçekleştiği andaki koşullar altında oluşturduğu piyasa ya da pazar fiyatı olarak da adlandırılan tutardır. Bu fiyat veya bedel, işlem anında hiçbir etki olmaksızın objektif olarak belirlenen en uygun tutar olup, ilişkili kişilerle yapılan işlemlerde uygulanan fiyat veya bedelin bu tutar olması gerekmektedir.

                 Aralarında ilişki bulunmayan gerçek kişi veya kurumlar arasındaki işlemlerde fiyat, piyasa koşullarına göre belirlendiğinden, ilişkili kişiler arasındaki işlemlerde de aynı koşullar geçerli olmalıdır. Dolayısıyla, taraflar arasındaki ilişkinin mal veya hizmet fiyatlandırmasına herhangi bir etkisi bulunmamalıdır.

                 İlişkili kişiler arasındaki mal veya hizmet alım ya da satım işlemlerinde uygulanan fiyat veya bedelin piyasa fiyatını yansıtmaması durumunda, ilişkili kişiler arasındaki işlemlerde uygulanan bu fiyat veya bedelin emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit edildiği kabul edilecektir.

                 …

                Bu ilkenin uygulanabilmesi, ilişkili kişiler arasındaki işlemlerle ilişkisiz kişiler arasındaki işlemlerin karşılaştırılabilir olmasına dayanmaktadır.”

    şeklinde ifade edilmiştir.

    Öte yandan aynı Tebliğin “5-Emsallere Uygun Fiyat ya da Bedelin Tespitinde Kullanılan Yöntemler” başlıklı bölümünde ise,

                “Mükellefler, ilişkili kişilerle yaptıkları işlemlerde uygulayacağı fiyat veya bedelleri, işlemin mahiyetine en uygun olan yöntemi kullanarak tespit ederler. Emsallere uygun fiyata geleneksel işlem yöntemleri olarak adlandırılan karşılaştırılabilir fiyat yöntemi, maliyet artı yöntemi ve yeniden satış fiyatı yönteminden herhangi birisiyle ulaşma olanağı yoksa mükellef, işlemlerin mahiyetine uygun olarak diğer yöntemleri kullanabilir…”

    şeklinde açıklamalara yer verilmiştir.

    Dolayısıyla, şirketinizin ilişkili kişisi konumundaki kanuni ve iş merkezi yurt dışında bulunan bağlı ortaklığı ile döviz üzerinden gerçekleşen ödünç para alma işlemlerinde faiz ödenmesi halinde, uygulanması gereken faiz oranın emsallere uygun olması gerekmektedir. Söz konusu faiz oranının tespitinde anılan Tebliğde ayrıntılı olarak açıklanan yöntemlerden işlemin mahiyetine en uygun olanının kullanılacağı tabiidir.

                Bu hüküm ve açıklamalara göre, söz konusu borçlar nedeniyle Kanunun 12 nci veya 13 üncü maddesinde belirtilen örtülü sermaye ve/veya örtülü kazanç dağıtımı şartlarının gerçekleşmesi durumunda, örtülü sermaye kapsamına giren borç tutarları üzerinden yabancı şirket ortağına ödenen faiz tutarları ile örtülü olarak dağıtılan kazanç tutarının şartlarının gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kâr payı sayılması ve net kâr payı tutarı olarak dikkate alınacak bu tutarın brüte tamamlanarak 30 uncu maddenin üçüncü fıkrası uyarınca %15 kurumlar vergisi tevkifatına tabi tutulması gerekmektedir.

                Ancak, yabancı ortaktan yapılan borçlanmaların Kurumlar Vergisi Kanununun 12 nci veya 13 üncü maddesi kapsamına girmesi ve bu maddelerde belirtilen şartların gerçekleşmesi durumunda yapılacak düzeltme neticesine göre kâr payı dağıtımı sayılan tutarlar üzerinden yapılacak vergi kesintisinden, daha önce bu tutarlara ilişkin olarak yabancı ortağa ödenen faiz tutarlarından Kanunun 30/1-ç maddesi uyarınca yapılan vergi kesintileri mahsup edilebilecektir.

                Diğer taraftan, örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz, kur farkları ve benzeri giderler ile transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazançların Kanunun 11’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentlerine göre kurum kazancının tespitinde gider olarak indirim konusu yapılması mümkün değildir.

                 Ayrıca, faiz ödemelerine ilişkin ödemenin yapıldığı şirketin mukimi olduğu devletle Türkiye Cumhuriyeti arasında akdedilmiş olan ve yürürlükte olan bir çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasının bulunması halinde konuya ilişkin olarak anlaşma hükümlerinin dikkate alınması gerektiği tabiidir.


    TAVSİYE EDİLEN İLAVE İÇERİKLER


    Kaynak: GİB Özelge
    Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


    Önceki İçerik2025 Şubat Ayı Kira Artış Oranı Belli Oldu! %56,38

    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz