İhracat yapan firmalar, zaman zaman yurt dışı müşterilerinden olan alacaklarını tahsil edememe riskiyle karşı karşıya kalabiliyor. Peki, bu durumda bu alacaklar için şüpheli alacak karşılığı ayrılabilir mi? Yurt dışındaki mahkemelere ödenen yargı harçları gider yazılabilir mi?
Vergi mevzuatı bu konuda oldukça net: Her iki konu da belirli şartların sağlanması halinde gider olarak dikkate alınabiliyor.
Şüpheli Alacak Karşılığı Ayrılabilir mi?
Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesine göre, bir alacağın şüpheli hale gelebilmesi için:
- Ticari kazancın elde edilmesiyle ilgili olması,
- Dava veya icra takibi başlatılmış olması veya
- Yazılı olarak birden fazla istenmesine rağmen tahsil edilememesi,
- Dava veya icra takibine değmeyecek kadar küçük olması gereklidir.
Yurt dışı alacaklar da bu kapsamda değerlendirilir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, davanın borçlunun bulunduğu ülkenin yargı sisteminde açılmış olmasıdır. Örneğin Ukrayna’da mukim bir borçlu için Ukrayna mahkemelerinde dava açılması gerekir. Türkiye’de açılan dava yeterli sayılmaz.
Kur Farkı Ne Olur?
Yurt dışı alacakların yıl sonunda yapılan değerlemelerinden doğan kur farkları, asıl alacağa bağlıdır. Eğer asıl alacak şüpheli hale gelmişse, kur farkı da aynı şekilde şüpheli hale gelir ve karşılık ayrılabilir.
Yargı Harcı Gider Yazılabilir mi?
Yurt dışı alacak için açılan davaya ilişkin ödenen mahkeme harcı, Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesine göre işle ilgili gider sayılır. Bu harçlar, fiilen ödendiği dönemde kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınabilir.
Örnek Durum: Ukrayna Alacağı
Bir Türk şirketi, Ukrayna’nın Kırım bölgesinde bulunan bir müşterisine yaptığı satıştan doğan 276.696,66 USD tutarındaki alacağını tahsil edememiştir. Borçlu taraf için 14.12.2015 tarihinde Ukrayna’da dava açılmış ve bu kapsamda 3.391 USD yargı harcı ödenmiştir.
Sonuç:
- Alacak, 2015 yılı için şüpheli hale gelmiştir.
- Yargı harcı, ödendiği tarihte gider yazılabilir.
- Kur farkı da şüpheli alacak kapsamında değerlendirilir.
Uygulama detayları ve yasal dayanaklar aşağıdaki özelgede yer almaktadır.
10 Soru 10 Cevap İle Özelge Özeti
- Yurt dışı alacaklar için karşılık ayrılabilir mi?
Evet, dava veya icra takibi başlatılmışsa ayrılabilir. - Türkiye’de açılan dava yeterli olur mu?
Hayır, borçlunun bulunduğu ülkede dava açılmalıdır. - Karşılık hangi yıl ayrılır?
Dava veya takibin başlatıldığı hesap döneminde. - Kur farkı da karşılığa dahil edilir mi?
Evet, asıl alacakla aynı statüdedir. - Mahkeme harçları gider olarak yazılabilir mi?
Evet, işle ilgili olması şartıyla gider yazılabilir. - Karşılık ayrılması için fiili dava şart mı?
Evet, şekli başvuru değil, gerçek dava süreci gerekir. - Alacak tahsil edilirse ne yapılır?
Tahsil edildiği yıl gelir kaydedilir. - Alacak yazışmalarla istenmişse karşılık ayrılır mı?
Bir defadan fazla yazılı istek yapılmışsa küçük alacaklar için evet. - Gider yazımı hangi ilkeye göre yapılır?
Tahakkuk ve dönemsellik ilkelerine göre. - Kırım gibi özel bölgelerde alacaklar için ne yapılır?
Uluslararası hukuka uygun şekilde dava açılması gerekir.
ÖRNEK ÖZELGE
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
(Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)
Sayı : 62030549-125[6-2015/356]-881164 03.10.2018
Konu :Tahsil edilemeyen yurt dışı alacağına karşılık ayrılıp ayrılamayacağı ile yurt dışındaki mahkemeye ödenen yargı harcının gider olarak indirilip indirilemeyeceği.
İlgide kayıtlı özelge talep formunda, şirketinizin Ukrayna sınırları içinde bir firmaya yaptığınız ihracattan dolayı 276.696,66 ABD Doları alacağınızın olduğu, müşterinin Kırım’da bulunduğu ve bu bölgenin Rusya’nın işgali altında olması nedeniyle alacağınızın tahsilinin imkansız hale geldiği, ilgili ülke mevzuatına göre dava açıldığı ve 3.391 ABD Doları mahkeme harcı ödediğinizi belirtilerek, yargılama giderlerinin indirim konusu yapılıp yapılamayacağı ile tahsil edilemeyen ihracat bedeli için şüpheli ticari alacak karşılığı ayrılıp ayrılamayacağı hususunda görüş talep edilmekte olup konuya ilişkin Başkanlığımız görüşü aşağıda açıklanmıştır.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 38 inci maddesinde; “Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsdeki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:
1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;
2. İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.
Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanunu’nun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41’inci maddeleri hükümlerine uyulur.”
hükümleri yer almaktadır.
Aynı Kanunun “İndirilecek Giderler” başlıklı 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının; (1) numaralı bendinde, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin, (3) numaralı bendinde ise işle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye, ilam veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatların, (7) numaralı bendinde ise Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ayrılan amortismanların, safi kazancın tespitinde gider olarak indirilebileceği belirtilmiştir.
Ticari kazancın tespitinde “tahakkuk esası ilkesi” ve “dönemsellik ilkesi” olmak üzere iki temel ilke geçerlidir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibariyle kesinleşmiş olması, yani geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesinin yanı sıra, miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağının veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Dönemsellik ilkesi ise bu gelir veya giderin ilgili olduğu döneme intikalinin sağlanmasıdır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun “Şüpheli Alacaklar” başlıklı 323 ncü maddesinde; “Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;
1- Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;
2-Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar; şüpheli alacak sayılır.
Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir.
Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder.
Şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kar zarar hesabına intikal ettirilir.” hükmü yer almaktadır.
Bu hükme göre, ticari kazancın elde edilmesi veya idame ettirilmesi ile ilgili olarak dava veya icra safhasında bulunan alacaklarla, yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş olan dava ve icra takibine değmeyecek derecedeki küçük alacaklar şüpheli alacak sayıldığından yukarıda belirtilen şartları taşıyan alacaklar için karşılık ayrılması mümkün bulunmakta olup, bu şartlardan herhangi birisinin mevcut olmaması halinde ise şüpheli alacak kaydına imkan bulunmamaktadır. Alacağın yurt içinden veya yurt dışından olması bir önem taşımadığından yurt dışından olan alacaklar için de bu madde hükümleri geçerlidir.
Dolayısıyla, mahkemeye dava veya icra merciine takip dilekçesinin verilmiş olması, alacağın dava veya icra safhasına intikal ettiğini gösterir. Ancak şekli bir başvuru alacağın şüpheli sayılması için yeterli değildir. Bir alacağın dava veya icra safhasında olduğunun kabulü için mahkemeye dava veya icra merciine takip için dilekçe verilmiş olması, ancak gerek mahkemeye gerek icra merciine yapılan başvuruların ciddiyetle takip edilmesi gerekmektedir.
Yurt dışından olan alacakların şüpheli hale geldiğinin ispatlanabilmesi için ticari iş yapılan firmanın mukim olduğu ülkenin mahkemelerinde dava açılması veya icra takibinde bulunulması gerekmektedir. Yurt dışından olan alacakların dönem sonunda değerlemesi nedeniyle oluşacak kur farkları da asıl alacağın akıbetine tabi olduğundan asıl alacak şüpheli hale geldikten sonra bu alacağa bağlı olarak oluşan kur farkları için de şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmaktadır.
Bu hüküm ve açıklamalara göre mahkeme kararına istinaden şirketiniz tarafından ödenecek yargı harcının işle ilgili olması şartıyla fiilen ödendiği tarih itibarıyla kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkündür.
Yurt dışından olan ve tahsil edilemeyen alacaklarınız için ise iş yaptığınız firmanın mukim olduğu ülkenin mahkemelerinde dava açılması veya ilgili ülkenin icra mevzuatı uyarınca icra takibine başlanılması halinde alacağın Vergi Usul Kanununun 323 üncü maddesine göre şüpheli hale geldiği kabul edilebilecek olup söz konusu takiplere başlanıldığı hesap döneminde karşılık ayrılması mümkün bulunmaktadır.
Ayrıca, yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, yurt dışından olan alacağınız için 14.12.2015 tarihinde borçlunun mukim olduğu Ukrayna KYİV Ekonomik Mahkemesine dava açıldığı göz önüne alındığında, söz konusu alacağınız için 2015 yılında şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmaktadır.
…
ÖNERİLEN DİĞER İÇERİKLER
Şüpheli alacaklar hesabı için hemen karşılık ayrılmak zorunlu mu?
Tasfiye olan şirketlerden alacakların değersiz alacak olarak dikkate alınıp alınamayacağı
Şüpheli alacaklar hesabı için hemen karşılık ayrılmak zorunlu mu?
Kaynak: GİB Özelge Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.