yıldan – Muhasebe News https://www.muhasebenews.com Muhasebe News Fri, 01 Mar 2024 12:53:10 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3.3 Anonim şirket gerçek kişi ortağının 2 yıldan fazla süreyle elinde bulundurduğu hisse senedi satışından doğan kazanç vergiye tabi midir? https://www.muhasebenews.com/anonim-sirket-gercek-kisi-ortaginin-2-yildan-fazla-sureyle-elinde-bulundurdugu-hisse-senedi-satisindan-dogan-kazanc-vergiye-tabi-midir/ https://www.muhasebenews.com/anonim-sirket-gercek-kisi-ortaginin-2-yildan-fazla-sureyle-elinde-bulundurdugu-hisse-senedi-satisindan-dogan-kazanc-vergiye-tabi-midir/#respond Fri, 01 Mar 2024 12:53:10 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=149290 Anonim şirket gerçek kişi ortağının aktifte 2 yıldan fazla bulundurduğu bastırılmış hisse senedini satması durumunda değer artış kazancı doğar mı acaba?

Değer artış kazancı doğmaz.


İLİNTİLİ İÇERİKLER

1- ANONİM ŞİRKETİN PAY (HİSSE) SENEDİ KURULUŞTAN ÖNCE ÇIKARILABİLİR Mİ?
Şirketin ve sermaye artırımının tescilinden önce çıkarılan paylar geçersizdir; ancak, iştirak taahhüdünden doğan yükümlülükler geçerliliklerini sürdürür.

2- PAY SENETLERİNİ KİM ÇIKARIR?
Paylar hamiline yazılı ise yönetim kurulu, pay bedelinin tamamının ödenmesi tarihinden itibaren üç ay içinde pay senetlerini bastırıp pay sahiplerine dağıtır.

3- PAY SENEDİ ÇIKARILMASI TESCİLE TABİ MİDİR?
Yönetim kurulunun hamiline yazılı pay senetlerinin bastırılmasına ilişkin kararı tescil ve ilan edilir, ayrıca şirketin internet sitesine konulur.

4- PAY SENEDİ ÇIKANA KADAR HANGİ GEÇİCİ BELGE KULLANILIR?
Pay senedi bastırılıncaya kadar ilmühaber çıkarılabilir. İlmühaberlere kıyas yoluyla nama yazılı pay senetlerine ilişkin hükümler uygulanır.

5- AZINLIK HİSSEDARLAR NAMA YAZILI PAY SENEDİ İSTEYEBİLİR Mİ?
Azlık istemde bulunursa nama yazılı pay senedi bastırılıp tüm nama yazılı pay senedi sahiplerine dağıtılır.

6- TESCİLDEN ÖNCE PAY SENEDİ ÇIKARILIRSA SORUMLUSU KİMDİR?
Tescilden önce pay senedi çıkaran kimse, bundan doğan zararlardan sorumludur.


İSTANBUL YMM ODASI

BASTIRILMAMIŞ ANONİM ŞİRKET HİSSESİ DEVRİNDE VERGİLEME

1.GİRİŞ

Anonim şirket hisse devri uzun zamandır vergi ile ilgili kamuoyunda çeşitli tartışmalara konu olmaktadır. Anonim şirketlere ait hisselerin edinilmesi ve elden çıkarılması bir yönüyle Türk Ticaret Kanunu ile ilgili iken diğer yandan Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu ve Katma Değer Vergisi Kanunu açısından önemli hükümler içermektedir.

Anonim şirket hisselerine; hisse senedi, hisse senedi yerine geçen ilmühaber veya bu iki menkul kıymet basılmadan da sahip olabilmek mümkündür.

Bu raporumuz, senede bağlı hisselerin, senet yerine geçen ilmühaberlerin veya senet bastırılmamış hisselerin devrinde vergi uygulamalarını ele almak amacıyla hazırlanmıştır. Yazı içeriğinde hisse senedi yerine geçen ilmühaber ile yapılan senet devrinde yargı kararına rağmen katma değer vergisi uygulamasının doğru olup olmadığı sorusuna yanıt aranmaktadır.

Konu önce Türk Ticaret Kanunu açısından ele alınmıştır. Bu kapsamda pay senetleri, pay senetlerinin devri, pay defteri konusundaki TTK hükümleri belirtilmiştir.

Daha sonra konunun vergi hukuku açısından değerlendirilmesi sırasında 3 adet özelge ve 1 adet Danıştay kararı ele alınmış bulunmaktadır. Konu platform toplantısında görüşülmüş ve özelgeler ile Danıştay kararı arasındaki çelişki vurgulanmış ve katma değer vergisi yönünden Danıştay kararına uyacak şekilde düzenleme yapılması gereği üzerine büyük çoğunlukla mutabık kalınmıştır.

2.TÜRK TİCARET KANUNU HÜKÜMLERİ

Kanun içeriğinde yer alan ve ilgililerce de bilindiği üzere anonim şirketlerde hamiline ve nama yazılı olmak üzere iki çeşit hisse söz konusudur. Kanun maddelerinde görüleceği gibi hamiline yazılı hisse senetleri için halka açık olmayan anonim şirketlerde hisse senedi basımı 3 ay içinde zorunlu olup, basım kararının tescil edilmesi gerekmektedir. Söz konusu anonim şirketlerde nama yazılı hisse senedinin basılma zorunluluğu ancak azınlık hissesi isterse vardır. Basılacağı zaman karar tescili aranmaz. Dolayısıyla hisseleri nama yazılı olan halka açık olmayan anonim şirketlerde (sayıları 90.000 civarındadır) hisse basılmasına gerek olmadan ticari hayat devam etmektedir. Sahiplik durumları Ticaret Sicil kayıtlarında mevcut bulunmaktadır.

Halka açık olanlarda ise hisse senedi nama veya hamiline olsun basımı zorunlu olup hisse senetleri Merkezî Kayıt Kuruluşu’nda kayda alınmaktadır. TTK ve SPK mevzuatlarına tabi olarak işlemler yürütülmektedir.

Halka kapalı olan anonim şirketler hisse senedi basılıncaya kadar onların yerine geçen ilmühaber kullanabilirler ancak burada da zorunluluk olmadığı 486’ncı madde de belirtilmektedir.

Madde metni şu şekilde ifade edilmiştir; ” –(1) Paylar hamiline yazılı ise yönetim kurulu, pay bedelinin tamamının ödenmesi tarihinden itibaren üç ay içinde pay senetlerini bastırıp pay sahiplerine dağıtır. Yönetim kurulunun hamiline yazılı pay senetlerinin bastırılmasına ilişkin kararı tescil ve ilan edilir, ayrıca şirketin internet sitesine konulur. Pay senedi bastırılıncaya kadar ilmühaber çıkartılabilir. İlmühaberlere kıyas yoluyla nama yazılı pay senetlerine ilişkin hükümler uygulanır. Azlık istemde bulunursa nama yazılı pay senedi bastırılıp tüm nama yazılı pay senedi sahiplerine dağıtılır.”

Diğer yandan Türk Ticaret Kanununun 484, 487, 489, 491, 493, 494, 498 ve 499 maddelerinde yer alan hükümler de bu hususu desteklemekte olup anonim şirketlerde hisse payına sahip olma ve gerektiğinde devretme aşamasına kadar uygulamaya ilişkin hükümler belirtilmiş bulunmaktadır.

3.VERGİ UYGULAMALARI

3.1. Vergi Kanunu Hükümleri

Vergi kanunları bakımından Gelir Vergisi Kanunu mükerrer 80/1 ve mükerrer 80/4 maddeleri,

Kurumların iştirakinde yer alan hisse senetleri için Kurumlar Vergisi Kanunu Md. 5/1-e ve

Katma Değer Vergisi Kanunu madde 17/4-g ve 17/4-r maddeleri önem arz etmektedir.

Gerçek kişilerin elinde bulunan hisse senetleri veya ilmühaberin devrinde katma değer vergisi söz konusu değildir. Gerçek kişilerin sahibi oldukları anonim şirket hisseleri senede bağlanmamış veya ilmühaber çıkarılmamış ise Gelir İdaresi Başkanlığı bu hisseleri GVK Mükerrer 80/4 kapsamında değerlendirmektedir.

Kapalı A.Ş. olarak TTK’da tanımlanan ve hisse senedi çıkarılmamış ve ilmühabere bağlanmamış ve uzun yıllardır elde tutulan nama yazılı A.Ş. paylarını GVK 80/1’e göre 2 yıl geçtikten sonra satışındaki istisnadan yararlanmayı önleyici bir anlayış söz konusudur.

Hisse senedi veya ilmühaberi çıkarmamış olmakla, bunları yapmış olmanın gerçek kişi açısından bir farkı yoktur. Genel kurula katılmak, yönetim kurulunda yer almak, kâr payı almak vs. hisse sahibi olmanın getirdiği haklar ve sorumluluk hep aynıdır.

Vergiyi doğuran olayın gerçek mahiyetini esas alırsak hisse senedi bastırmak veya ilmühaber çıkarmanın mecbur olmadığı hallerde her şey eşittir ve senede bağlanmamış hisselerin de GVK mükerer 80/1’e göre yorumlanmasına bir engel yoktur.

Aşağıda açıklanan üç adet özelge farklı vurguları nedeniyle seçilmiştir. Danıştay kararı ise idarenin uymadığı bütün vergi kanunları bakımından Hisse Senedi = İlmühaber kavramına vurgu yapmaktadır. Başka bir deyişle yargı hisse senedi ile ilmühaberin farklı olmadığını belirlemiştir. Hisse senedi = İlmühaber kavramı özelgelerde görüleceği üzere KDV için

geçerli sayılmamıştır. Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi uygulamaları KDV ile bu yönüyle çelişmektedir.

Özellikle 09.09.2013 tarihli özelgede belirtilen “Geçici ilmühaberin hisse senedi mahiyetinde değil iştirak hisselerinin teslimi mahiyetinde değerlendirilmesi gerektiğinden” cümlesinin yasal dayanağı görülememektedir.

Özel bir kanun olan Türk Ticaret Kanununda geçici ilmühaberin hisse senedi yerine çıkarılabileceği hükmüne uymak, tıpkı ihracat işlemlerinde Gümrük kanununda yer alan gümrük beyannamesi yerine geçen belgeleri kullanmak gibidir.

3.2. GİB Özelgeleri

Özelge sisteminde yer alan üç adet özelgenin içinden alınan metinler aşağıda belirtilmektedir.

İlk özelge İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı’ndan 23.02.2012 tarihinde alınmıştır. B.07.1.GİB.4.35.16.01-176300-227 sayılı bu özelge geçici ilmühaber kâğıtlarından hisse senedine dönüşen payların satışına ilişkindir. Özelgede;

“232 seri no’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği geçici ilmühaberlerin anonim şirketler tarafından hisse senetlerinin yerini tutmak amacıyla çıkartılan menkul kıymetler olduğu, sahiplerine genel kurul toplantılarına katılmak, oy kullanmak, kâr payı almak gibi pay sahipliği haklarını kazandıran ilmühaberlerin, ilgili anonim şirketçe hisse senetleri düzenlenip ortaklara teslim edildiği anda geçerliliğini kaybettiği, dolayısıyla ilmühaberlerin elden çıkarılmasından doğan kazançların vergilendirilmesinde, Gelir Vergisi Kanununun hisse senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançların vergilendirilmesine ilişkin hükümlerin uygulanmasını gerektiği ve ilmühaberlerin hisse senetleri ile değiştirilmesi dolayısıyla alınan hisse senetlerinin iktisap tarihi olarak ilmühaberlerin elde edildiği tarihin dikkate alınacağı belirtilmiştir. “

İkinci özelge İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’ndan 09.09.2013 tarihinde alınmıştır. 39044742-KDV.17-1460 sayılı bu özelge geçici ilmühaberlerle temsil edilen ortaklık paylarının satışına ilişkindir. Özelgede;

“Dolayısıyla ilmühaberlerin elden çıkarılmasından doğan kazançların vergilendirilmesinde, Gelir Vergisi Kanununun hisse senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançların vergilendirilmesine ilişkin hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.

Dolayısıyla, şirketinizin iştiraki … A.Ş. nin hisse senedi yerine geçen geçici ilmühaberle temsil edilen ortaklık hisselerinin satılması halinde dikkate alınacak iki yıllık sürenin hesabında, …

Ltd. Şti. nin sermayesine iştirak edilen tarih dikkate alınacak olup geçici ilmühaberlerin satışından elde edilecek kazancın %75 lik kısmının, Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde belirtilen şartların sağlanması halinde kurumlar vergisinden istisna edilmesi mümkün bulunmaktadır”.

Aynı özelgenin KDV bölümünde ise;

“Bilindiği üzere, geçici ilmühaberler anonim şirketler tarafından hisse senetlerinin yerini tutmak amacıyla çıkartılan menkul kıymetlerdir. Sahiplerine genel kurul toplantılarına katılmak, oy kullanmak, kar payı almak gibi pay sahipliği haklarını kazandıran ilmühaberler, ilgili anonim şirketçe hisse senetleri düzenlenip ortaklara teslim edildiği anda geçerliliğini kaybetmektedir”.

………………………

“Geçici ilmühaberin hisse senedi mahiyetinde değil iştirak hisselerinin teslimi mahiyetinde değerlendirilmesi gerektiğinden, bu teslimlerin Kanunun 17/4-g maddesi kapsamda KDV den istisna tutulması mümkün bulunmamaktadır”.

…………………

“Diğer taraftan, ….………. nin geçici ilmühaberle temsil edilen ortaklık hisselerinin teslimi,

ortaklık hisselerinin iki tam yıl süre ile şirket aktifinde kayıtlı olması halinde Kanunun 17/4-r maddesi kapsamında KDV den istisna tutulacak, aksi takdirde genel oranda (%18) KDV ye tabi olacaktır.” Denilmektedir.

Son özelge ise İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’ndan 21.06.2017 tarihinde alınmıştır. 62030549-120 (Mük. 80-2016/211)181606 sayılı bu özelge geçici ilmuhaberlerle temsil edilen ortaklık paylarının satışına ilişkindir. Özelgede;

“05/03/2012  tarihinde  hisselerini  satın  alma  yoluyla  iktisap  ettiğiniz…..  Tic.  A.Ş.’deki

ortaklık payınız 05/02/2016 tarihinde hisse senedi çıkarılmak suretiyle hisse senedine bağlanmış olduğundan, tarafınıza ait hisse senetlerinin iktisap tarihi olarak şirket hisse senetleri üzerinde tasarruf hakkına sahip olduğunuz 05/02/2016 tarihinin esas alınması gerekmektedir.

Şahsınıza ait bulunan pay senetlerinin tevsik zorunluluğu kapsamında olanlara satış tutarı 7.000 TL’yi aşıyor ise prensip olarak bu satışa ilişkin tüm tahsilat ve ödemelerin aracı finansal kurumlar kullanılarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir.” İfadeleri yer almaktadır.

3.3. Danıştay Kararı

Danıştay 9. Daire E.2010/10221 K.2011/281 sayılı ve 9.2.2011 tarihli kararı ise GİB özelgelerinden farklı bir şekilde konuya yaklaşmaktadır.

Bu karara göre;

“Hisse senetleri, sermaye şirketlerinde ortaklık payının karşılığı olarak çıkarılan ve onu temsil eden kıymetli evrak olup; geçici ilmühaberler ise, hisse senedi çıkarılıncaya kadar geçen sürede hüküm ifade eden, hisse senetlerinin yerini tutmak üzere çıkarılan ve sahiplerine hisse senedi sahiplerinin haklarını sağlayan kıymetli evrak niteliği taşımaktadır.

Bu hükümlere göre hisse senedi ve geçici ilmühaber ayrı iki kıymetli evrak olarak görülse dahi, birbirinin devamı olan aynı hakları sağlayan ve aynı usullere göre çıkarılan, tamamen aynı niteliklere haiz ve birbirini tamamlayan belgelerdir.

Nitekim 232 seri no.lu Gelir Vergisi Tebliği’nde de geçici ilmühaberler anonim şirketler tarafından hisse senetlerinin yerini tutmak üzere çıkarılan menkul kıymetler olduğundan ilmühaberlerin elden çıkarılmasından doğan kazançların vergilendirilmesine ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği belirtilmiştir.

Bu itibarla, hisse senedi ile geçici ilmühaberlerin: Türk Ticaret Kanununda “Hisse Senetleri” başlığı altında ve aynı kısımda düzenlenmiş olması, geçici ilmühaberin hisse senedi çıkarılıncaya kadar onun yerini tutması, aynı nitelikleri taşıması, birbirinin devamı olması ve sahibine aynı hakları sağlaması nedeniyle, geçici ilmühaberin de vergi hukuku açısından hisse senedi kapsamında bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, geçici ilmühaberle yapılan ortaklık payı devrinin, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 17/4-g maddesi kapsamında bulunmadığından bahisle yapılan cezalı tarhiyatın bu kısmında ve buna karşı açılan davanın bu kısmını reddeden Vergi Mahkemesi kararında isabet görülmemiştir” denilmektedir.

Kısaca Danıştay yukarıdaki kararında KDV yönünden de hisse senetleri ile ilmühaberi aynı kabul etmektedir.

4.SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Yazı içeriğini oluşturan konu platformda görüşülmüştür. Katılımcıların büyük çoğunluğu Danıştay Kararında belirtilen şekilde anonim şirket hisse senetleri ve hisse senedi yerine geçen ilmühaberin bütün vergi kanunları için eşit olarak ele alınması görüşünü belirtmişlerdir.

Maliye Bakanlığınca çıkarılacak tebliğ veya sirküler ile, ilmühaber ile yapılan satışların hisse senedi teslimi ile aynı kabul edilmesi ve bu tür işlemlerin KDV Kanunu 17/4-g maddesine girmesi yönünden düzenleme yapılması önerilmektedir.

Katılımcılar ayrıca TTK madde 487’de belirtilen kapalı anonim şirketlerdeki hisse sahiplerinin, hisse senedi çıkarılmış veya ilmühaber haline gelmiş şirketlerdeki pay sahipleriyle bütün hak ve borçlarının aynı olduğu vurgulanmıştır.

Bu tür şirketlerde hisse sahipleri bu sıfatlarıyla, genel kurula katılmakta, kâr payı almakta, hisselerini devir etmekte, kısaca her konuda yetki kullanmaktadır. İstedikleri anda hisse senedi çıkarma hakkına da sahip bulunmaktadır. Bu nedenlerle katılımcılarca kapalı anonim şirketlerdeki hisse senedi sahipliği tarihinin ortaklık tarihi ile aynı kabul edilmesi yönünde görüş belirtilmiştir.

 


Kaynak: İSMMMO
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/anonim-sirket-gercek-kisi-ortaginin-2-yildan-fazla-sureyle-elinde-bulundurdugu-hisse-senedi-satisindan-dogan-kazanc-vergiye-tabi-midir/feed/ 0
Tasfiye, kurumun tasfiyeye girmesine ilişkin genel kurul kararının tescil edildiği tarihte başlar ve tasfiye kararının tescil edildiği tarihte sona erer. https://www.muhasebenews.com/tasfiye-kurumun-tasfiyeye-girmesine-iliskin-genel-kurul-kararinin-tescil-edildigi-tarihte-baslar-ve-tasfiye-kararinin-tescil-edildigi-tarihte-sona-erer/ https://www.muhasebenews.com/tasfiye-kurumun-tasfiyeye-girmesine-iliskin-genel-kurul-kararinin-tescil-edildigi-tarihte-baslar-ve-tasfiye-kararinin-tescil-edildigi-tarihte-sona-erer/#respond Tue, 27 Feb 2024 05:00:10 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=149435 Kurumlar vergisi mükellefi firmamız için tasfiye sonu kurumlar vergisi beyannamesinde bilanço kısmında 131/590 hesapları göstermeli miyiz yoksa bilanço boş mu olmalı?

Tasfiye sonu verilecek KV beyannamesinde kar veya zararın yer aldığı Ayrıntılı bilanço ve gelir tablosu verilir. Boş bilanço ticaret siciline verilir.


Şirketin tasfiyesi ile ilgili Kurumlar Vergisi Kanununun Genel Uygulama Tebliği’nde yer alan açıklamalar aşağıda verilmiştir.


17. Tasfiye
17.1. Tasfiye dönemi

Her ne sebeple olursa olsun, tasfiye haline giren kurumların vergilendirilmesinde hesap dönemi yerine tasfiye dönemi geçerli olacaktır.

Tasfiye, kurumun tasfiyeye girmesine ilişkin genel kurul kararının tescil edildiği tarihte başlar ve tasfiye kararının tescil edildiği tarihte sona erer.

Başlangıç tarihinden aynı takvim yılı sonuna kadar olan dönem ile bu dönemden sonraki her takvim yılı ve tasfiyenin sona erdiği dönem için ilgili takvim yılı başından tasfiyenin bitiş tarihine kadar olan dönem bağımsız bir tasfiye dönemi sayılır.
Tasfiyenin aynı takvim yılı içinde sona ermesi halinde tasfiye dönemi, kurumun tasfiye haline girdiği tarihte başlayacak ve tasfiyenin bittiği tarihe kadar devam edecektir.

Örnek 1:
Tasfiyenin aynı yıl içinde sonuçlanması hali:
Kurumun tasfiyeye giriş tarihi: 18/1/2006
Tasfiyenin bitiş tarihi: 12/12/2006
Tasfiye dönemi : 18/1/2006-12/12/2006

Örnek 2:
Tasfiyenin bir yıldan fazla devam etmesi hali:
Kurumun tasfiyeye giriş tarihi: 15/4/2006
Tasfiyenin bitiş tarihi: 4/6/2008
I. Tasfiye dönemi : 15/4/2006-31/12/2006
II. Tasfiye dönemi: 1/1/2007-31/12/2007
III. Tasfiye dönemi: 1/1/2008-4/6/2008

17.1.1. Tasfiyenin zararla kapanması halinde düzeltme

Tasfiyenin zararla kapanması halinde tasfiye sonucu, önceki tasfiye dönemlerine doğru düzeltilir ve önceki dönemlerde fazla ödenen vergiler mükellefe iade edilir. Nihai tasfiye sonucunda matrah beyan edilmesi halinde önceki tasfiye dönemlerinin düzeltilmesi söz konusu olmaz.

Tasfiye işlemleri sürerken vergi oranında meydana gelecek değişmeler söz konusu düzeltme işleminin yapılmasını gerektirmeyecektir. Düzeltme işlemleri ancak son tasfiye döneminin zararla sonuçlanması halinde yapılacaktır.

Örnek 3:

3/6/2006 tarihinde tasfiyeye giren bir kurumda tasfiye 15/4/2009 tarihinde tamamlanmıştır. Bu kurumda 3/6/2006 – 31/12/2006 tarihleri arasındaki dönem birinci tasfiye dönemini, 2007 ve 2008 yılları ikinci ve üçüncü tasfiye dönemlerini, 1/1/2009 – 15/4/2009 tarihleri arasındaki dönem dördüncü ve son tasfiye dönemini oluşturacaktır.

Kurum;
I. Tasfiye döneminde 20.000 TL Kazanç,
II. Tasfiye döneminde 150.000 TL Kazanç,
III. Tasfiye döneminde 50.000 TL Zarar,
Son tasfiye döneminde ise 25.000 TL Zarar,

bildirmiştir.

Bu beyanlara göre ilk iki dönemde (4.000 + 30.000 =) 34.000 TL kurumlar vergisi ödenmiştir.
Oysa tasfiyenin kesin ve nihai sonucuna göre kâr; [(20.000 + 150.000) – (50.000 + 25.000) =] 95.000.- YTL’dir. Bu matrah üzerinden ödenmesi gereken kurumlar vergisi ise 19.000.- YTL olacaktır.Bu durumda (34.000 – 19.000 =) 15.000.- YTL kuruma iade olunacaktır.

17.1.2. Tasfiyede zamanaşımı

Bir yıldan fazla süren tasfiyelerde tarh zamanaşımı, tasfiyenin sona erdiği dönemi izleyen yıldan başlar.

Örnek 4:
11/2/2002 tarihinde tasfiyeye giren bir kurumda tasfiyenin 4/6/2006 tarihinde sonuçlanmış olması halinde tarh zamanaşımı 1/1/2007 tarihinden itibaren başlar ve 31/12/2011 tarihine kadar 11/2/2002 – 4/6/2006 tarihlerini kapsayan tasfiye dönemleri için tarhiyat yapılabilir.

17.2. Tasfiyeden vazgeçilmesi

Tasfiyeden vazgeçilmesi halinde, kurum hakkında tasfiye hükümleri uygulanmaz. Bu durumda tasfiyeden vazgeçme kararı, bu kararın alındığı tasfiye döneminin başından itibaren geçerli olacak, tasfiyeden vazgeçme kararının alındığı tarihe kadar verilen tasfiye dönemi beyannameleri, normal faaliyet beyannamelerinin yerine geçecektir.

Tasfiyesinden vazgeçilen kurumun geçici vergiyle ilgili yükümlülükleri de tasfiyeden vazgeçilmesine ilişkin kararın alındığı tarihi kapsayan geçici vergilendirme dönemi başından itibaren başlayacaktır.

Örnek 5:
Kurumun tasfiyeye giriş tarihi : 14/2/2006
Tasfiyeden vazgeçme tarihi : 15/4/2008
I. Tasfiye dönemi :14/2/2006-31/12/2006
II. Tasfiye dönemi: 1/1/2007-31/12/2007
Normal beyan dönemi: 1/1/2008-31/12/2008

Örnekten de anlaşılacağı üzere, tasfiyeden vazgeçme kararının alındığı tarihin içinde bulunduğu yıl başı itibarıyla normal beyan dönemine geçilmekte ve söz konusu tasfiyeden vazgeçme kararına ilişkin tarihin (15/4/2008) içinde bulunduğu üç aylık geçici vergi döneminin başından (1/4/2008) itibaren geçici vergi yükümlülüğü başlamaktadır.

17.3. Tasfiye beyannameleri

Tasfiye beyannamesi, tasfiyenin aynı takvim yılı içinde başlayıp sonuçlanması halinde, tasfiyenin sonuçlandığı tarihten itibaren otuz gün içinde kurumun bağlı olduğu vergi dairesine verilecektir.

Tasfiyeye giriş tarihi ile tasfiyenin sonuçlanma tarihinin farklı takvim yıllarında gerçekleşmesi durumunda, her bir tasfiye dönemine ilişkin tasfiye beyannamesi, tasfiye memuru tarafından tasfiye döneminin kapandığı ayı izleyen dördüncü ayın birinci gününden yirmibeşinci günü akşamına kadar mükellefin bağlı olduğu vergi dairesine verilecektir. Tasfiyenin sona erdiği döneme ilişkin tasfiye beyannamesi ise tasfiyenin sonuçlandığı tarihten itibaren otuz gün içinde kurumun bağlı olduğu vergi dairesine verilecektir.

Örnek 6:
Kurumun tasfiyeye giriş tarihi: 4/6/2006
Tasfiyenin sonuçlandığı tarih:15/4/2008
Kıst dönem için beyanname verme süresi (1/1/2006 – 3/6/2006): 1-25/10/2006
I. Tasfiye dönemi için beyanname verme süresi (4/6/2006– 31/12/2006): 1-25/4/2007
II. Tasfiye dönemi için beyanname verme süresi (1/1/2007–31/12/2007) : 1-25/4/2008
III. Tasfiye dönemi için beyanname verme süresi (1/1/2008–15/4/2008): 15/5/2008
Bu şekilde verilecek olan beyannamelere, bilanço ve gelir tablosu ile tasfiye bilançosuna göre ortaklara dağıtılan paralar ve diğer değerlerin ayrıntılı bir listesi de eklenecektir.

17.4. Tasfiye kârı

Tasfiye halindeki kurumların vergi matrahı tasfiye kârıdır. Tasfiye kârı, tasfiye döneminin sonundaki servet değeri ile tasfiye döneminin başındaki servet değeri arasındaki olumlu farktır.
Tasfiye kârı hesaplanırken;

– Ortaklar veya kurum sahiplerine tasfiye esnasında avans olarak veya diğer şekillerde yapılan her türlü ödemeler tasfiyenin sonundaki servet değerine,

– Mevcut sermayeye ilave olarak ortaklar veya sahipleri tarafından yapılan ödemeler ile tasfiye esnasında elde edilen ve vergiden istisna edilmiş olan kazanç ve iratlar da tasfiye döneminin başındaki servet değerine
eklenecektir.

Bununla birlikte, hisselerine mahsuben ortaklara dağıtılan, satılan, devredilen veya kurum sahibine iade olunan iktisadi kıymetlerin değerleri dağıtımın, satışın, devrin veya iadenin yapıldığı gün itibarıyla Kurumlar Vergisi Kanununun transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı hükümlerine göre belirlenecektir.

Ayrıca, tasfiye kârının hesaplanması sırasında, Kanunun indirilecek giderler, zarar mahsubu, diğer indirimler ve kabul edilmeyen indirimlerle ilgili madde hükümleri de dikkate alınacaktır.

Özel kanunlarında tasfiye işlemlerine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmayan iktisadi kamu kuruluşları ile dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmelerden tüzel kişiliği haiz olmayanların mükellefiyeti, şahıs işletmelerinde olduğu gibi işin bırakılmasıyla sona erecektir. Bu tür işletmelerde tasfiye, mevcut iktisadi kıymetler, ya satılmak ya da bağlı olduğu kurum, dernek veya vakfa fatura edilerek işletmeden çekilmek suretiyle sonuçlandırılacaktır. Bu kapsamda işi bırakan mükelleflerin ilgili döneme ait kurumlar vergisi beyannameleri ise Kurumlar Vergisi Kanununun 14 üncü maddesinde belirtilen sürede verilecektir.

17.5. Servet değeri

Tasfiye döneminin başındaki ve sonundaki servet değeri, kurumun tasfiye dönemi başındaki ve sonundaki bilançosunda görülen öz sermayesidir. Bir yıldan fazla süren tasfiyelerde; izleyen tasfiye dönemlerinin başındaki servet değeri, bir önceki dönemin son bilançosunda görülen servet değeridir.

Aşağıda belirtilenler dışında kalan her çeşit karşılıklar ile dağıtılmamış kazançlar bu sermayeye dahildir:
– Vergi kanunlarına göre ayrılmış olan her türlü amortismanlar ve karşılıklar ile sigorta şirketlerinin teknik karşılıkları,
– Hissedar veya sahip olmayan kimselere dağıtılacak olan kazanç kısmı.

17.6. Tasfiye memurlarının sorumluluğu

Tasfiye memurları, kurumun tahakkuk etmiş vergileri ile tasfiye beyannamelerine göre hesaplanan vergiler ve diğer itirazlı tarhiyatlar için 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 207 nci maddesine uygun bir karşılık ayırmadan aynı Kanunun 206 ncı maddesinin dördüncü sırasında yazılı alacaklılara ödeme ve ortaklara paylaştırma yapamazlar. Aksi takdirde, bu vergilerin asıl ve zamları ile vergi cezalarından şahsen ve müteselsilen sorumlu olurlar.

Yukarıda belirtilen vergiler ile tasfiye işleminin incelenmesi sonucu tarh edilecek vergilerin asılları ve zamları, tasfiye kalanı üzerinden kendisine paylaştırma yapılan ortaklardan aranacağı gibi tasfiye sırasında dağıtım, devir, iade veya satış gibi yollarla kendisine bir iktisadi kıymet aktarılan ortaklardan da aranabilecektir. Ortaklardan tahsil edilmiş olan vergi asılları için ayrıca tasfiye memurlarına başvurulmayacaktır.

Tasfiye memurları, Kanunun 17 nci maddesi gereğince ödedikleri vergilerin asıllarından dolayı, tasfiye sırasında kendisine bir iktisadi kıymet aktarılan veya tasfiye kalanından pay alan ortaklara rücu edebilirler. Ortakların aldığı bu değerlerin vergileri karşılamaya yetmemesi durumunda ise İcra ve İflas Kanununun 207 nci maddesine uygun oranlar dahilinde aynı Kanunun 206 ncı maddesinin dördüncü sırasında yazılı alacakları tamamen veya kısmen tahsil eden alacaklılara da rücu edebileceklerdir.

17.7. Tasfiye işlemlerinin incelenmesi

Tasfiye işlemlerinin incelenmesi talebini içeren dilekçenin vergi dairesine verilmesinden itibaren en geç üç ay içinde vergi incelemelerine başlanacak, vergi incelemesinin bitmesini takip eden otuz gün içinde de vergi dairesi, söz konusu vergi incelemesinin sonucunu tasfiye memurlarına bildireceklerdir. Buna göre, kurumdan aranan vergilerin sonucu alınıncaya kadar tasfiye memurlarının Kanunun 17 nci maddesine göre varolan sorumlulukları devam edecektir.

Maliye Bakanlığı; mükelleflerin hukuki statülerini, faaliyet gösterdikleri alanları ve tasfiyeye giriş tarihindeki aktif büyüklüklerini dikkate almak suretiyle tasfiye işlemlerine yönelik inceleme yaptırmamaya yetkilidir.
(4 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nin 2. maddesiyle eklenen bölüm)

17.8. Tasfiye edilerek ticaret sicilinde tüzel kişiliği sona eren kurumlar vergisi mükellefleri hakkında yapılacak tarhiyatlar

15 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği ile değiştirilmiştir. Değişik bölüm:RG-25/05/2018-30431) 5520 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin dokuzuncu fıkrası, 7103 sayılı Kanunun 74 üncü maddesiyle 27/3/2018 tarihi itibarıyla yürürlükten kaldırılmıştır.
Yine 7103 sayılı Kanunun 9 uncu maddesiyle, 27/3/2018 tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesine beşinci fıkra eklenmiş olup söz konusu fıkrada, tasfiye edilerek tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmiş olan mükellefler hakkında, tasfiye öncesi ve tasfiye dönemlerine ilişkin her türlü vergi tarhiyatı ve ceza kesme işlemine ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.

Buna göre, tasfiye edilerek tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmiş olan kurumlar vergisi mükellefleriyle ilgili, tasfiye öncesi ve tasfiye dönemlerine ilişkin olarak 27/3/2018 tarihinden sonra yapılacak her türlü vergi tarhiyatı ve ceza kesme işleminde Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesinin beşinci fıkrası hükümlerinin dikkate alınması gerekmektedir.(*)
(*)15 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği ile değiştirilmeden önceki hali:
(Ek:RG-13/8/2009-27318)

5904 sayılı Kanunla Kurumlar Vergisi Kanununun 17 nci maddesine eklenen dokuzuncu fıkra uyarınca, tasfiye edilerek tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmiş olan mükelleflerin, tasfiye öncesi ve tasfiye dönemlerine ilişkin olarak yapılacak her türlü vergi tarhiyatı ve kesilecek cezalar, müteselsilen sorumlu olmak üzere; tasfiye öncesi dönemler için kanuni temsilcilerden, tasfiye dönemi için ise tasfiye memurlarından herhangi biri adına yapılacaktır. Limited şirket ortakları, tasfiye öncesi dönemlerle ilgili bu kapsamda doğacak amme alacaklarından şirkete koydukları sermaye hisseleri oranında sorumlu olacaklardır. Tasfiye dönemi için tasfiye memurlarının sorumluluğu, tasfiye sonucu dağıtılan tasfiye artığı tutarıyla sınırlı olacaktır.

Anılan hüküm, maddenin yürürlüğe girdiği 3/7/2009 tarihinden itibaren konu ile ilgili olarak yapılan her türlü vergi tarhiyatı ve kesilen cezalar hakkında uygulanacaktır.

 


Kaynak: İSMMMO
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/tasfiye-kurumun-tasfiyeye-girmesine-iliskin-genel-kurul-kararinin-tescil-edildigi-tarihte-baslar-ve-tasfiye-kararinin-tescil-edildigi-tarihte-sona-erer/feed/ 0
Bireysel emeklilikten 10 yıldan önce çıkması halinde stopaj ödenir mi? https://www.muhasebenews.com/bireysel-emeklilikten-10-yildan-once-cikmasi-halinde-stopaj-odenir-mi/ https://www.muhasebenews.com/bireysel-emeklilikten-10-yildan-once-cikmasi-halinde-stopaj-odenir-mi/#respond Mon, 05 Feb 2024 02:28:32 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=149158 Bireysel emeklilik pirimi ödemekteyim. 10 yıldan önce sistemden vazgeçerek paramı iade alırsam stopaja ( tevkifat ) tabi olur muyum?

Bakanlar Kurulunun 12/01/2009 tarihli ve 2009/14592 sayılı Kararnamesinin eki Kararda değişiklik yapan 13/8/2012 tarihli ve 2012/3571 sayılı Kararı ile söz konusu tevkifat oranları belirlenmiştir. Buna göre; bireysel emeklilik sisteminden; on yıldan az süreyle katkı payı ödeyerek ayrılanlar ile bu süre içinde kısmen ödeme alanlara yapılan ödemelerin içerdiği irat tutarı (28/3/2001 tarihli ve 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu kapsamında bireysel emeklilik hesabına yapılan Devlet katkılarının ödemeye konu olan kısımlarına isabet eden irat tutarı dahil.) üzerinden %15 oranında tevkifat uygulanır.

 

 


Kaynak: GİB REHBER
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/bireysel-emeklilikten-10-yildan-once-cikmasi-halinde-stopaj-odenir-mi/feed/ 0
Geçmiş yıl zararları kurumlar vergisi beyannamesinde 5 yıl boyunca indirim konusu yapılabilir https://www.muhasebenews.com/gecmis-yil-zararlari-kurumlar-vergisi-beyannamesinde-5-yil-boyunca-indirim-konusu-yapilabilir/ https://www.muhasebenews.com/gecmis-yil-zararlari-kurumlar-vergisi-beyannamesinde-5-yil-boyunca-indirim-konusu-yapilabilir/#respond Mon, 13 Nov 2023 17:22:55 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=147456 Şirketlerin Zarar Mahsubu

Kurumların ticari faaliyetlerden doğan zararlar, aşağıda yapılan açıklamalara göre sonraki dönemlerde doğan kazançlarından indirilebilecektir.

9.1. Geçmiş yıl zararları

Kurumlar vergisi beyannamesinde, her yıla ilişkin tutarlar ayrı ayrı gösterilmek ve 5 yıldan fazla nakledilmemek şartıyla geçmiş yılların beyannamelerinde yer alan zararlar kurum kazancından  indirilebilecektir.

Mükelleflerce bir hesap dönemi içerisinde oluşan zararın, müteakip 5 hesap döneminde oluşacak kârlarla mahsup edilememesi halinde mahsup imkanı ortadan kalkmaktadır.

9.2. Devir ve bölünme durumunda zarar mahsubu

Devir veya tam bölünme hallerinde, varlıkları devralan kurumlar, devralınan veya bölünen kurumların zararlarını aşağıda belirtilen sınırlamalar çerçevesinde mahsup imkanına sahiptirler.

Buna göre devralan kurumlar, kendi bünyelerinde oluşan zararların yanı sıra;

  • Devir halinde devralınan kurumların devir tarihi itibarıyla öz sermaye tutarını geçmeyen zararları ile
  • Tam bölünme işlemi sonucu bölünen kurumun öz sermaye tutarını geçmeyen zararlarını

kazançlarından indirebileceklerdir.

Devir ve bölünme hallerinde devreden zarar tutarları, devralınan veya bölünen kurumun öz sermayesi ile sınırlıdır. Tam bölünme işleminde, bölünen kurumun zararlarından, söz konusu kurumun öz sermayesinin devralınan tutarını geçmeyen ve devralınan kıymetle orantılı zarar kısmı mahsup edilebilecektir.

9.2.1. Öz sermaye tutarı

Öz sermaye, kurumun Vergi Usul Kanunu uyarınca devir veya bölünme tarihi itibarıyla tespit edilmiş olan öz sermayesidir. Vergi Usul Kanununun 192 nci maddesi uyarınca, aktif toplamı ile borçlar arasındaki fark öz sermayeyi teşkil etmektedir. Öz sermaye hesabında bu Tebliğin (12.1.5) bölümünde yapılan açıklamalar dikkate alınacaktır.

Devralınan veya bölünen kurumun öz sermaye tutarının sıfır veya negatif olması halinde bu kurumların zararlarının mahsubu mümkün değildir.

9.2.2. Devir ve bölünme halinde zarar mahsubu yapılabilmesinin şartları

Devir ve bölünme halinde zarar mahsubunun yapılabilmesi için;

  • Devralınan veya bölünen kurumların son 5 yıla ilişkin kurumlar vergisi beyannamelerinin kanuni süresinde verilmiş olması,
  • Devir veya bölünme neticesinde zarar mahsubu yapacak kurumun, aynı faaliyete devir veya bölünmenin meydana geldiği hesap döneminden itibaren en az 5 yıl süreyle devam etmesi

gerekmektedir.

Kurumlar Vergisi Kanununun 9 uncu maddesi ile devir ve bölünme işlemlerinde zarar mahsubu yapılabilmesi için “aynı faaliyete devam” şartı getirilmiştir. Bu şart, mülga 5422 sayılı Kanunun mükerrer 14 üncü maddesinde yer alan “aynı sektörde faaliyet gösterme” şartından daha dar kapsamlı bir şart olup devralan kurumların devir veya bölünmenin meydana geldiği tarihten itibaren en az 5 yıl süreyle, devralınan veya bölünen kurumların faaliyetlerini devam ettirme zorunluluğu bulunmaktadır.

Vergiden kaçınma amacına yönelik olarak ekonomiye kazandırılması mümkün olmayan kurumların devir veya bölünme suretiyle devralınması ya da devralınan veya bölünen kurumların faaliyetinin 5 yıllık süre içinde arızi hale getirilerek kısmen durdurulması veya sona erdirilmesi gibi ekonomik olmayan sebeplerle devir ve bölünme işleminin yapılması halinde zarar mahsubu mümkün değildir.

Şartların ihlali halinde zarar mahsubu olanağı ortadan kalkacağından, gerekli düzeltme işlemi yapılacak; yersiz zarar mahsubu nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler için vergi ziyaı doğmuş sayılacaktır.

9.2.3. Devir ve bölünme halinde zarar mahsubunun sırası ve mahsup edilemeyen zarar tutarları

Devralınan zararlar, devreden veya bölünen kurumda doğduğu dönemden itibaren beş yıllık süre içinde mahsup edilebilecektir.

Devir ve bölünme halinde mahsup edilebilecek zararlar, hangi hesap dönemine ait olduğu devralan kurumların beyannameleri ekinde ayrıca bildirilmek şartıyla, mükelleflerce serbestçe belirlenebilecektir. Öz sermaye sınırlamasını aşan zarar tutarları ise iptal edilecektir.

9.3. Yurt dışı zararların mahsubu

Kurumların yurt dışı faaliyetlerinden zarar doğması halinde, maddede belirtilen koşullar dahilinde yurt dışı zararların kurum kazancından indirilebilmesi mümkün bulunmaktadır. Ancak, kazançları Türkiye’de kurumlar vergisinden istisna edilen faaliyetlere ilişkin yurt dışı zararların mahsup imkanı yoktur.

Buna göre, yurt dışı inşaat ve onarım işlerinden elde edilen kazançlar Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (h) bendine göre Türkiye’de kurumlar vergisinden istisna edilmiş olduğundan, bu faaliyetlerden zarar doğması halinde, bu zararlar diğer faaliyetlerden elde edilen kazançlardan indirim konusu yapılamaz.

Türkiye’de indirim konusu yapılan yurt dışı zararların ilgili ülkede mahsup edilmesi veya gider yazılması halinde, Türkiye’de beyannameye dahil edilecek yurt dışı kazanç, mahsup ya da gider yazılmadan önceki tutar olacaktır.

9.3.1. Yurt dışı zararların tevsiki

Kurumların yurt dışı faaliyetlerinden doğan zararlarını, Türkiye’de beyan ettikleri kazançlardan indirebilmeleri için faaliyette bulundukları ülkenin vergi kanunlarına göre beyan ettikleri vergi matrahlarını (zarar dahil), her yıl o ülke mevzuatına göre denetim yetkisini haiz kuruluşlara incelettirip rapora bağlatmaları ve bu raporun aslı ile birlikte tercüme edilmiş bir örneğini Türkiye’deki ilgili vergi dairesine vermeleri şarttır. Ayrıca, söz konusu denetim kuruluşlarınca hazırlanan rapor ekinde yer alacak vergi beyanları ile bilanço ve gelir tablosunun, yabancı ülkedeki yetkili makamlara onaylatılması zorunludur.

Faaliyette bulunulan yabancı ülkede denetim yetkisini haiz bir denetim kuruluşunun olmaması halinde, her yıla ait vergi beyannamesi ve eki bilanço ile gelir tablosunun, yabancı ülkenin yetkili makamlarından alınacak veya onaylatılacak birer örneğinin, mahallindeki Türk elçilik veya konsoloslukları, yoksa orada Türk menfaatlerini koruyan ülkenin aynı mahiyetteki temsilcilerine onaylatılarak, aslının ve tercüme edilmiş bir örneğinin ilgili vergi dairesine verilmesi gereklidir.

9.3.2. Denetim yaptırma zorunluluğu

Yurt dışı zararlarını Türkiye’de beyan ettikleri kazançlarından indirmek isteyen kurumların yurt dışı faaliyet sonuçlarını yukarıdaki esaslara göre tevsik etmeleri şarttır.
Mükelleflerin yurt dışı zararlarını mahsup edebilmeleri için maddede belirtilen esaslara göre hazırlanmış son beş yıla ilişkin raporlarını ilgili vergi dairesine ibraz etmiş olmaları gerekmektedir.

Örneğin 2002, 2003, 2004 ve 2005 hesap dönemlerinde kâr edip, 2006 hesap döneminde zarar eden tam mükellef bir kurumun, son beş yıla ait raporlarını ilgili yıllarda bağlı olduğu vergi dairesine ibraz etmiş olması halinde, 2006 hesap dönemine ilişkin yurt dışı zararlarını, Türkiye’de kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlarla ilgili olanlar hariç olmak üzere, indirim konusu yapması mümkün bulunmaktadır.

Ancak, mükelleflerin söz konusu raporları ilgili vergi dairesine ibraz etmemiş olmaları halinde ise bu dönemlere ilişkin raporların zararın mahsup edileceği ilgili dönemde ibraz edilmesi de yeterli olacaktır.

9.3.3. Yurt dışında zarar mahsubu

Türkiye’de indirim konusu yapılan yurt dışı zararın, ilgili ülkede de mahsup edilmesi veya gider yazılması halinde, Türkiye’deki beyannameye dahil edilecek yurt dışı kazanç, mahsup veya gider yazılmadan önceki tutardır.

Örneğin; (A) Kurumunun 2005 ve 2006 yıllarındaki yurt içi ve yurt dışı faaliyet sonuçları aşağıdaki gibidir:

2006 yılı ile ilgili olarak yabancı ülkede verilen beyannamede 35.000.000.- YTL kazançtan 25.000.000.- YTL zarar düşülmek suretiyle 10.000.000.- YTL karşılığı kazanç beyan edilmiştir. Kurumun 2005 ve 2006 yılları ile ilgili olarak Türkiye’de vereceği yıllık beyannamede beyan edeceği matrah aşağıdaki gibi hesaplanacaktır.

9.3.4. Geçmiş yıl faaliyet sonuçları

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan yurt dışı zararların mahsubuna ilişkin hüküm, mülga 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununda da yer aldığından, kurumların geçmiş yıllara ilişkin yurt dışı faaliyet zararlarını yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde tevsik etmeleri zorunludur.

9.3.5. Faaliyet sonuçlarının genel sonuç hesaplarına intikal ettirilme zamanı

Yurt dışı faaliyet sonuçlarının Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilmesi zamanı konusunda Tebliğin (5.9) bölümünde yapılan açıklamalar geçerli olacaktır.
Yurt dışı faaliyetlerden doğan kârlar, Türkiye’de genel sonuç hesaplarına hangi para cinsinden intikal ettirilmişse, zararların da aynı para cinsinden intikal ettirilmesi gerekmektedir.

 


Kaynak: GİB KVK Genel Tebliği
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/gecmis-yil-zararlari-kurumlar-vergisi-beyannamesinde-5-yil-boyunca-indirim-konusu-yapilabilir/feed/ 0
10/05/2023 Tarihinde işletme defterine tabi şahıs firmasının e-Defter zorunluluğu ne zaman başlayacak? https://www.muhasebenews.com/10-05-2023-tarihinde-isletme-defterine-tabi-sahis-firmasinin-e-defter-zorunlulugu-ne-zaman-baslayacak/ https://www.muhasebenews.com/10-05-2023-tarihinde-isletme-defterine-tabi-sahis-firmasinin-e-defter-zorunlulugu-ne-zaman-baslayacak/#respond Sat, 27 May 2023 08:22:30 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=143086 Galericilik faaliyetiyle iştigal edecek olan işletme defteri olarak 10/05/2023 tarihinde kurulan işletmenin e defter zorunluluk tarihi bir sonraki yıldan itibaren mi geçerlidir?

01/01/2025’den itibaren e-defter tutulur.


Kaynak: İSMMMO
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/10-05-2023-tarihinde-isletme-defterine-tabi-sahis-firmasinin-e-defter-zorunlulugu-ne-zaman-baslayacak/feed/ 0
Kuyumcular geçen yıldan devreden stoklar için enflasyon düzeltmesi yapacak mı? https://www.muhasebenews.com/kuyumcular-gecen-yildan-devreden-stoklar-icin-enflasyon-duzeltmesi-yapacak-mi/ https://www.muhasebenews.com/kuyumcular-gecen-yildan-devreden-stoklar-icin-enflasyon-duzeltmesi-yapacak-mi/#respond Fri, 21 Oct 2022 06:37:07 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=133286 Bilanço esasına göre defter tutan kuyumcu geçen yıldan devir eden altın mamul stoklarını geçici vergi dönemi ve dönem sonu yıllık beyannamede enflasyon değerlemesi yapabilir mi?

Bilanço usulüne tabi olan Münhasıran (sadece) kuyumcu mükellefleri her geçici vergi dönem sonlarında Enflasyon düzeltmesi (Muhasebe yapması) zorunludur.


Kuyumcularda enflasyon muhasebesi uygularken, ticari mallar için 2021/01.dönem itibari ile stmm kaydı yapıldıktan sonra kalan 153 hesaba mı enflasyon muhasebesi yüfe değişim oranı uygulanacak yoksa stmm kaydı yapılmadan önceki 153 hesap bakiyesine mi uygulanıp, sonra stmm kaydı yapılmalıdır?

Enflasyon düzeltmesi PARASAL OLMAYAN tüm değerler için yapılır. 

Sadece 153 hesap değerlenmez Bilançonun aktifindeki ve pasifindeki Parasal olmayan değerler için enflasyon düzeltmesi yapılacaktır. Değerleme Dönem sonundaki (31/03/2021) tutar üzerinden yapılır.


Gümüş üzerine cam boncuk yapıştırma işleri yapan ve nace kodu 464801-mücevher ve takı toptan ticareti (altın, gümüş. Vb. Olanlar) (imitasyon olanlar hariç) İşyerine ait mükellefe Defter Beyanda 2 nci sınıf tacir olarak İŞLETME HESABI açtım. Meslektaşlarım hayır Kuyumcu sayılır 1’ncı sınıf tüccar sayılır derler. İkilemde kaldım. Hangi işlem doğrudur?

Bilgi aldığınız meslektaşlar yanlış bilgiye sahip. Kuyumcu ve sarraflar da işletme defteri tutabilir. Hadleri aşması halinde ertesi yıl bilançoya geçer.


E-defter mükellefi olan kuyumcu Altın bozdurulurken kullandığımız gider pusulasını kağıt ortamda tutabilir miyiz?

7.000 TL ve üzeri ödemelerinizi (alışlarınız) Bankadan yapmanız gerekir. 

Bankadan yapılan ödeme için dekont yeterlidir. Gider pusulası düzenlenmez. 

7.000 TL’nin altındaki satın almanız için Gider pusulası düzenlenecektir.



Özelge: Parasal olmayan kıymetler için enflasyon düzeltmesi yapılıp yapılmayacağı hk.

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

 İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü

Sayı

:

11395140-105[Mük 298-2012/VUK-1- . . .]-1161

22/04/2014

Konu

:

Parasal Olmayan Kıymetler İçin Enflasyon Düzeltmesi ve Yeniden Değerleme

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda kuyumculuk perakende ticareti ile birlikte iletişim araçları perakende ticareti yapmakta iken 01/01/20.. tarihinden itibaren sadece kuyumculuk perakende ticareti işi ile iştigal ettiğinizi, Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesine göre parasal olmayan kıymetlerin enflasyon düzeltmesine tabi tutulup tutulmayacağı ile alakalı olarak bazı hususlarda tereddüt hasıl olduğunu belirterek;

– Parasal olmayan kıymetler için enflasyon düzeltmesinin 20.. yılından itibaren mi yapılacağı,

– 20.. yılı öncesi ilgili kalemlerin dikkate alınıp alınmayacağı ile alınacak ise 20.. yılı dönemi öncesi aktif ve pasif kalemler için alış tarihleri dikkate alınarak düzeltme işlemi yapılıp yapılmayacağı,

– Düzeltme işlemi yapılacak ise farkların cari yıl kar/zarar hesabına mı yoksa geçmiş yıllar kar/zarar hesabına mı alınacağı,

– Sadece ticari emtianın enflasyon düzeltmesine tabi tutularak diğer parasal olmayan kalemlerde düzeltme yapılmamasının doğru olup olmadığı

hususlarında Başkanlığımız görüşleri talep edilmektedir.

Görüş talep ettiğiniz hususlara ilişkin olarak mükellefiyet bilgilerinizin tetkikinden, 20.. yılında işe başladığınız ve 20.., 20.., 20.., 20.. yılı hesap dönemlerine ilişkin gelir tablosu hesaplarınızda enflasyon düzeltmesi olumlu farklarının bulunduğu tespit edilmiştir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 5024 sayılı Kanunla değiştirilen mükerrer 298 inci maddesinin A fıkrasının 1 numaralı bendinde, kazançlarını bilanço esasına göre tespit eden gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döneminde % 100’den ve içinde bulunulan hesap döneminde % 10’dan fazla olması halinde mali tablolarını enflasyon düzeltmesine tabi tutacakları hükmü yer almakta olup, maddeye 5228 sayılı Kanunla eklenen (9) numaralı bent ile de, “Münhasıran sürekli olarak işlenmiş; altın, gümüş alım-satımı ve imali ile iştigal eden mükellefler bu fıkranın (1) numaralı bendinde yer alan şartlara bakılmaksızın enflasyon düzeltmesi yaparlar.” hükmü getirilmiştir.

Mezkûr maddenin A fıkrasının 7 numaralı bendinde ise “Enflasyon düzeltmesi uygulanmayan bir hesap döneminden sonra enflasyon düzeltme şartlarının yeniden oluşması halinde; enflasyon düzeltmesi yapılan en son dönemden başlamak üzere enflasyon düzeltmesi yapılır. Bu şekilde belirlenen geçmiş yıl kârı vergiye tâbi tutulmaz, geçmiş yıl zararı zarar olarak kabul edilmez. Ancak, matrahın tespitinde geçmiş yıl malî zararları mukayyet değerleri ile dikkate alınır. Birikmiş amortismanlar, ait oldukları kıymetin bilanço tarihindeki değerinde düzeltme sonrasında ortaya çıkan artış oranı dikkate alınarak düzeltilir.” hükmü yer almaktadır.

Konuya ilişkin açıklamalara 328, 337, 338 ve 348 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğlerinde yer verilmiş olup, 348 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde; “… münhasıran sürekli olarak işlenmiş altın, gümüş alım-satımı ve imali ile iştigal eden ve kazançlarını bilanço esasına göre tespit eden gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin, enflasyon düzeltme şartlarının (fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döneminde %100’den ve içinde bulunulan hesap döneminde%10′ dan fazla olması) oluşup oluşmadığına bakılmaksızın, 2005 ve müteakip yıllarda her geçici vergi dönemi ve hesap dönemi sonu itibarıyla enflasyon düzeltmesi yapmaları zorunludur.” denilmektedir.

19 No.lu Vergi Usul Kanunu Sirkülerinde ise; “…münhasıran sürekli olarak işlenmiş altın, gümüş alım-satımı ve imali ile iştigal eden mükellefler her halükarda enflasyon düzeltmesi yapmaya devam edeceklerdir.

Diğer taraftan, esas faaliyetleri olan kuyumculuk işi yanında bu faaliyetlerinin bir cüzü niteliğinde olan platin, kıymetli taş alım-satımı veya imali gibi faaliyetleri bulunan mükelleflerce de enflasyon düzeltmesi yapılması gerekmektedir. Ancak, kuyumculuk faaliyetinin yanı sıra bu nitelikte olmayan market işletmesi, gıda ticareti, beyaz eşya alım-satımı, kafe işletmesi gibi başka faaliyetlerinin bulunması durumunda “münhasıran sürekli olarak işlenmiş altın, gümüş alım-satımı ve imali” faaliyetinden söz edilemeyeceğinden enflasyon düzeltmesi yapılmayacaktır.” açıklamalarına yer verilmiştir.

Diğer taraftan, yapılacak düzeltme işlemlerine ilişkin açıklamaların yer aldığı 338 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin;

“3.3. Düzeltme Katsayısı” başlıklı bölümünde; “Düzeltme işlemine tabi tutulacak mali tabloda yer alan iktisadi kıymetlerden bazılarının düzeltmeye esas tarihleri, düzeltme yapılmış bir tarihten sonrasına gidebilir. Bu takdirde bu tür iktisadi kıymetler için düzeltmeye esas tarihe kadar inmek, uygun düzeltme katsayısını bulmak ve düzeltmeye esas tutar ile düzeltme katsayısını çarparak düzeltme işlemini gerçekleştirmek gerekecektir.”

“3.5. Düzeltilmiş Cari Dönem Kar-Zararı” başlıklı bölümünde de; “Geçici vergi dönemleri sonu itibariyle oluşan kar ya da zarar, Enflasyon Düzeltme hesabının bakiyesine göre bulunacaktır. Enflasyon Düzeltme hesabının bakiyesi, Dönem Kar/Zararı hesabına devredilerek kapatılacak ve verilen bakiye türüne göre işletmenin dönem kar ya da zararı görülmüş olacaktır.”

açıklamaları yapılmıştır.

Öte yandan, 328 sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde; “Enflasyon düzeltmeleri, ilgili kıymetlere ait fark hesaplarına ve enflasyon düzeltme hesabına kaydedilecektir.

Enflasyon fark hesapları, parasal olmayan kıymetlerin düzeltme işlemi sonrası değeri ile düzeltme öncesi değeri arasındaki farklarının kaydedildiği tali hesaplardır ve enflasyon düzeltme hesabı ile karşılıklı olarak çalışırlar.

Enflasyon düzeltme hesabı ise parasal olmayan kıymetlerin düzeltilmesi sonucu oluşan farkların kaydedildiği hesabı ifade eder. Parasal olmayan varlıkların enflasyon düzeltmesine tabi tutulması sonucu oluşan farklar bu hesabın alacağına, parasal olmayan kaynakların enflasyon düzeltmesine tabi tutulması sonucu oluşan farklar ise borcuna kaydedilir. Enflasyon düzeltme hesabının bakiyesi geçmiş yıl kar/zarar hesabına aktarılmak suretiyle hesap kapatılır.” açıklamasına yer verilmiştir.

Yukarıda yer verilen kanun hükümleri ve özelge talep formunuz birlikte değerlendirildiğinde, 01/01/20. tarihine kadar altın alım-satım işinin yanı sıra bu nitelikte olmayan cep telefonu, kontör vb. alım-satım işi ile iştigal etmeniz nedeniyle 20.. ve önceki dönemler için enflasyon düzeltmesi yapma zorunluluğunuz bulunmamaktadır.

Ancak 01/01/20.. tarihinden itibaren sadece kuyumculuk işi ile iştigal ederek altın alım-satımının yapılması halinde,  Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesinin A/9 fıkrasına göre, maddenin 1 inci fıkrasında yer alan şartlara bakılmaksızın, 20.. yılı hesap döneminin başından başlamak üzere her geçici vergi dönemi ve hesap dönemi sonu itibarıyla enflasyon düzeltmesi yapma zorunluluğunuz bulunduğu tabiidir.

Diğer taraftan sadece ticari emtianın değil, tüm parasal olmayan kıymetlerin enflasyon düzeltmesine tabi tutulması gerekmekte olup, bu kıymetlerin düzeltmeye esas değerlerinin düzeltme katsayısıyla çarpılması suretiyle yeni değerlerinin belirlenmesi, düzeltme sonucunda enflasyon düzeltmesi hesabının bakiyesinin de geçmiş yıl kar/zarar hesabına aktarılması ve bu şekilde belirlenen geçmiş yıl kârının vergiye tâbi tutulmaması, geçmiş yıl zararının da zarar olarak kabul edilmemesi icap etmektedir.


Kaynak: GİB, İSMMMO
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/kuyumcular-gecen-yildan-devreden-stoklar-icin-enflasyon-duzeltmesi-yapacak-mi/feed/ 0
İşyerinde 10 yıldan beri çalışan gemiadamı, ne kadar ücreti tutarında kıdem tazminatı alabilmektedir? https://www.muhasebenews.com/isyerinde-10-yildan-beri-calisan-gemiadami-ne-kadar-ucreti-tutarinda-kidem-tazminati-alabilmektedir/ https://www.muhasebenews.com/isyerinde-10-yildan-beri-calisan-gemiadami-ne-kadar-ucreti-tutarinda-kidem-tazminati-alabilmektedir/#respond Tue, 23 Aug 2022 16:50:59 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=130420

İşyerinde 10 yıldan beri çalışan gemiadamı, ne kadar ücreti tutarında kıdem tazminatı alabilmektedir?

854 sayılı Deniz İş Kanununun 20 nci maddesinde işe başladığı tarihten itibaren iş sözleşmesinin devamı süresince her geçen tam yıl için işverence gemiadamına 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödeneceği belirtilmektedir. Bir yıldan artan süreler için de aynı oran üzerinden hesap yapılarak bulunan tutar gemiadamına ödenir.

Ölen gemiadamının kıdem tazminatı kime ödenmektedir?

854 sayılı Deniz İş Kanununun 20 nci maddesinde gemiadamının ölümü halinde söz konusu maddedeki hükümlere göre doğan tazminat tutarının kanuni mirasçılarına ödeneceği belirtilmektedir.

854 sayılı Deniz İş Kanununun göre daha önceki hizmetinden dolayı kıdem tazminatı alan gemiadamı, tekrar aynı işyerinde çalışmaya devam ederse, daha önceki süre için tekrar kıdem tazminatı alabilir mi?

Deniz İş Kanununa göre daha önceki hizmetinden dolayı kıdem tazminatı alan gemiadamı, tekrar aynı işyerinde çalışmaya devam ederse, daha önceki süre için tekrar kıdem tazminatı alamamaktadır. 854 sayılı Deniz İş Kanununun 20 nci maddesinde aynı kıdem süresi için bir defadan fazla kıdem tazminatı ve ikramiye ödenmeyeceği belirtilmektedir.

 

 


Kaynak: T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/isyerinde-10-yildan-beri-calisan-gemiadami-ne-kadar-ucreti-tutarinda-kidem-tazminati-alabilmektedir/feed/ 0
Gelir vergisi mükellefi aktifinde 5 yıldan fazla süreyle kayıtlı olan gayrimenkulün satışında istisnadan yararlanır mı? https://www.muhasebenews.com/gelir-vergisi-mukellefi-aktifinde-5-yildan-fazla-sureyle-kayitli-olan-gayrimenkulun-satisinda-istisnadan-yararlanir-mi/ https://www.muhasebenews.com/gelir-vergisi-mukellefi-aktifinde-5-yildan-fazla-sureyle-kayitli-olan-gayrimenkulun-satisinda-istisnadan-yararlanir-mi/#respond Sat, 23 Apr 2022 10:13:20 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=126069 Gelir vergisi mükellefi şahıs firmasının aktifinde 5 yıldan fazladır kendi adına kayıtlı gayrimenkulun satılması halinde gelir vergisinden muafiyeti var mıdır?

GV mükellefinin aktife kayıtlı gayrimenkulün satışında elde edilecek gelir için muafiyet veya istisna olmaz.


Emlak ve gayrimenkul alım satım kiralama işi yapan işletme defterine tabi olan bir mükellef 15 sene önce sahsı adına almış olduğu arsayı satarsa bu satış ticari hesaplara alınmalı mı? 

İşletmesine kayıtlı olmayan, şahsi mal varlığında bulunan taşınmazın satışından elde edilen kazanç (5 yıl geçmiş) vergilendirilmez.


Özelge: Aktifte bulunan gayrimenkulün leasing şirketine satılıp geri kiralanması halinde satıştan elde edilen kazancın istisnaya konu olup olmadığı hk.

 

T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
(Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)

 

Sayı : 62030549-125[5-2013/219]-870                                                                      11/04/2014

Konu : Aktifte bulunan gayrimenkulün leasing şirketine satılıp geri kiralanması halinde satıştan elde edilen kazancın istisnaya konu olup olmadığı hk. 

İlgi :… tarih ve … evrak kayıt numaralı özelge talep formunuz.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden; … Vergi Dairesi Müdürlüğünün … vergi numarasında kayıtlı mükellefi olarak soğuk hava depo işletmeciliği işi ile iştigal ettiğinizi, hiçbir şekilde gayrimenkul ticareti yapmadığınızı belirterek; 6361 sayılı Finansal Kiralama Kanunu ile cevaz verilmek suretiyle 2 yıldan fazla süreyle şirketiniz aktifinde kayıtlı bulunan gayrimenkulünüzü leasing şirketine satışından sonra tekrar geri kiralamanız halinde satıştan elde edeceğiniz kazancın Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamında istisnaya konu edilip edilemeyeceği hususunda Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmaktadır

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun “İstisnalar” başlıklı 5 inci maddesinde;

” (1) Aşağıda belirtilen kazançlar, kurumlar vergisinden müstesnadır :

e) Kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların % 75’lik kısmı. (02.08.2013 tarih ve 28726 sayılı Resmi Gazete ‘de yayımlanan 6495 sayılı Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 42’nci maddesi ile değişik hüküm)(Taşınmazların; kaynak kuruluşlarca, kira sertifikası ihracı amacıyla varlık kiralama şirketlerine satışı ile 21/11/2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu kapsamında geri kiralama amacıyla ve sözleşme sonunda geri alınması şartıyla, finansal kiralama şirketlerine satışı ve varlık kiralama ile finansal kiralama şirketlerince taşınmazın devralındığı kuruma satışından doğan kazançlar için bu oran %100 olarak uygulanır ve bu taşınmazlar için en az iki tam yıl süreyle aktifte bulunma şartı aranmaz. Ancak söz konusu taşınmazların; kaynak kuruluş, kiracı veya sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilememesi hâli hariç olmak üzere, varlık kiralama veya finansal kiralama şirketi tarafından üçüncü kişi ve kurumlara satılması durumunda, bu taşınmazların kaynak kuruluşta veya kiracıdaki varlık kiralama veya finansal kiralama şirketine devirden önceki kayıtlı değeri ile anılan kurumlarda ayrılan toplam amortisman tutarı dikkate alınarak satışı gerçekleştiren kurum nezdinde vergilendirme yapılır).

Bu istisna, satışın yapıldığı dönemde uygulanır ve satış kazancının istisnadan yararlanan kısmı satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulur. Ancak satış bedelinin, satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şarttır. Bu süre içinde tahsil edilmeyen satış bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır.

îstisna edilen kazançtan beş yıl içinde sermayeye ilave dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen ya da dar mükellef kurumlarca ana merkeze aktarılan kısım için uygulanan istisna dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır. Aynı süre içinde işletmenin tasfiyesi (bu Kanuna göre yapılan devir ve bölünmeler hariç) halinde de bu hüküm uygulanır.

Menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır.” hükmüne yer verilmiştir.

Konuya ilişkin 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “5.6. Taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüchan hakları satış kazancı istisnası” başlıklı bölümde ayrıntılı açıklamalara yer verilmiştir.

Diğer taraftan 6361 sayılı Finansal Kiralama Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu uyarınca finansal kuruluşlara; kiralayanın, kiracının talebi ve seçimi üzerine üçüncü bir kişiden veya bizzat kiracıdan satın aldığı veya başka surette temin ettiği veya daha önce mülkiyetine geçirmiş bulunduğu bir malın zilyetliğini, her türlü faydayı sağlamak üzere kira bedeli karşılığında, kiracıya bırakma sözleşmesi düzenlenme olanağı sağlamakta olup kurumlar vergisi istisnası uygulamasına ilişkin bir belirlemede bulunulmamıştır.

Buna göre şirketiniz aktifinde kayıtlı bulunan gayrimenkulün 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu kapsamında geri kiralama ve sözleşme sonunda geri alınması şartıyla, finansal kiralama şirketine satışı halinde, elde edilen kazançların, Kurumlar Vergisi Kanununun (5/1-e) maddesinin parantez içi hükmüne göre %100’ünün, anılan hükmün kapsamında olmaksızın yapılacak satışlardan elde edilecek kazançların ise anılan maddede belirtilen diğer şartların varlığı halinde %75’inin kurumlar vergisinden istisna edilmesi mümkün bulunmaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.


Kaynak: İSMMMO
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/gelir-vergisi-mukellefi-aktifinde-5-yildan-fazla-sureyle-kayitli-olan-gayrimenkulun-satisinda-istisnadan-yararlanir-mi/feed/ 0
Amortisman süresi sabit kıymetlerin aktife girdiği yıldan itibaren başlar. https://www.muhasebenews.com/amortisman-suresi-sabit-kiymetlerin-aktife-girdigi-yildan-itibaren-baslar/ https://www.muhasebenews.com/amortisman-suresi-sabit-kiymetlerin-aktife-girdigi-yildan-itibaren-baslar/#respond Fri, 11 Mar 2022 12:30:00 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=123982 Amortisman ayırabilmek için amortismana tabi kıymetin işletmede 1 yıldan fazla kullanılması ve yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunması gerekmektedir.

VUK’ya göre amortisman süresi, kıymetlerin aktife girdiği yıldan başlar.

Buna göre, mükellefler tarafından iktisap edilerek defter kayıtlarına geçirilen, değerleme gününde envantere dahil olan ve kullanılma şartı aranmaksızın kullanılmaya hazır halde bulunan iktisadi kıymetler için amortisman ayrılabilecektir. Bu kapsamda kullanılabilmesi kayıt ve tescile tabi taşıtların, ilgili sicillerine yasal süresi içerisinde kayıt ve tescil işlemi yapılmak şartıyla; aktife alındıkları dönemden itibaren amortismana tabi tutulması mümkün bulunmaktadır (365 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğ).

Değeri VUK`da belirtilen meblağları aşmayan peştamallıklar (2021 yılı için 1.500 TL) ile işletmede kullanılan ve değeri VUK`da belirtilen meblağları aşmayan ( 2021 yılı için 1.500 TL) alet ve demirbaşlar amortismana tabi tutulmayarak doğrudan doğruya gider yazılabilir. İktisadi ve teknik bakımdan bütünlük gösterenlerde bu sınır topluca dikkate alınır.

Öte yandan işletmeye dâhil olan gayrimenkulün iktisadi değerini artırıcı niteliği olan ısı yalıtımı ve enerji tasarrufu sağlamaya yönelik harcamalar, yapıldığı yılda doğrudan gider yazılabilecektir.

Mükellefler 3100 sayılı KDV Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında Kanun’un 7’inci maddesi uyarınca satın aldıkları ödeme kaydedici cihazlar için %100 oranında amortisman ayrılabilecektir. Rehberimizin 4.1.4.5 bölümünde açıklandığı üzere, 7194 sayılı Kanun ile GVK 40/7 maddesinde 1/1/2020 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemi gelir ve kazançlarına uygulanmak üzere yapılan değişiklik uyarınca; ticari kazancın ve serbest meslek kazancının tespitinde özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi hariç ilk iktisap bedeli 2021 yılı için 170.000 Türk lirasını, söz konusu vergilerin maliyet bedeline eklendiği veya binek otomobilin ikinci el olarak iktisap edildiği hâllerde, amortismana tabi tutarı 2021 yılı için 320.000 Türk lirasını aşan binek otomobillerinin her birine ilişkin ayrılan amortismanın en fazla bu tutarlara isabet eden kısmı gider olarak dikkate alınabilecektir. Bu hükmün uygulanmasında binek otomobilin iktisap edildiği tarihte yürürlükte olan tutar dikkate alınacaktır.


Kaynak: türmob, 2021 Gelir Vergisi Beyanname Düzenleme Rehberi
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/amortisman-suresi-sabit-kiymetlerin-aktife-girdigi-yildan-itibaren-baslar/feed/ 0
VUK’ya göre amortisman süresi, kıymetlerin aktife girdiği yıldan başlar. https://www.muhasebenews.com/vukya-gore-amortisman-suresi-kiymetlerin-aktife-girdigi-yildan-baslar/ https://www.muhasebenews.com/vukya-gore-amortisman-suresi-kiymetlerin-aktife-girdigi-yildan-baslar/#respond Wed, 05 Jan 2022 04:38:30 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=108088 Vergi Usul Kanunu Hükümlerine Göre Ayrılan Amortismanlar

Amortisman ayırabilmek için amortismana tabi kıymetin işletmede 1 yıldan fazla kullanılması ve yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunması gerekmektedir.

VUK’ya göre amortisman süresi, kıymetlerin aktife girdiği yıldan başlar.

Buna göre, mükellefler tarafından iktisap edilerek defter kayıtlarına geçirilen, değerleme gününde envantere dahil olan ve kullanılma şartı aranmaksızın kullanılmaya hazır halde bulunan iktisadi kıymetler için amortisman ayrılabilecektir. Bu kapsamda kullanılabilmesi kayıt ve tescile tabi taşıtların, ilgili sicillerine yasal süresi içerisinde kayıt ve tescil işlemi yapılmak şartıyla; aktife alındıkları dönemden itibaren amortismana tabi tutulması mümkün bulunmaktadır (365 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğ).

Değeri VUK`da belirtilen meblağları aşmayan peştamallıklar (2020 yılı için 1.400 TL) ile işletmede kullanılan ve değeri VUK`da belirtilen meblağları aşmayan (2020 yılı için 1.400 TL) alet ve demirbaşlar amortismana tabi tutulmayarak doğrudan doğruya gider yazılabilir. İktisadi ve teknik bakımdan bütünlük gösterenlerde bu sınır topluca dikkate alınır.

Öte yandan işletmeye dâhil olan gayrimenkulün iktisadi değerini artırıcı niteliği olan ısı yalıtımı ve enerji tasarrufu sağlamaya yönelik harcamalar, yapıldığı yılda doğrudan gider yazılabilecektir.

Mükellefler 3100 sayılı KDV Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında Kanun’un 7’inci maddesi uyarınca satın aldıkları ödeme kaydedici cihazlar için %100 oranında amortisman ayrılabilecektir.

İşletmede inşa edilmiş olan her nevi yolların ve harkların, yeraltı ve yerüstü düzenleri olarak aktifleştirilip amortismana tabi tutulması gerekmektedir.

VUK’nın mükerrer 320 nci maddesinin 2 numaralı fıkrasında, bir iktisadi değer üzerinden normal amortisman usulüne göre amortisman ayrılmasına başlandıktan sonra bu usulden dönülemeyeceği, dolayısıyla azalan bakiyeler yöntemine geçilemeyeceği belirtilmektedir.

VUK’nın mükerrer 320 nci maddesinin 3 numaralı fıkrasında ise, bir iktisadi değer üzerinden azalan bakiyeler usulüne göre amortisman ayrılmaya başlandıktan sonra normal amortisman usulüne geçilebileceği vurgulanmıştır. Bu suretle usul değiştirenler keyfiyeti beyannamelerinde veya eski bilançolarda belirtmeye mecburdurlar. Kabul edilen yeni usul bu bildirimin yapıldığı beyannamenin taalluk ettiği dönemden itibaren nazara alınır. Bu takdirde henüz yok edilmemiş olan değer kısmı, bakiye amortisman süresine bölünmek suretiyle eşit miktarlarla yok edilir.

Rehberimizin 5.2.5 bölümünde açıklandığı üzere, 7194 sayılı Kanun ile GVK 40/7 maddesinde 1/1/2020 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemi gelir ve kazançlarına uygulanmak üzere yapılan değişiklik uyarınca; ticari kazancın tespitinde özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi hariç ilk iktisap bedeli 160.000 Türk lirasını, söz konusu vergilerin maliyet bedeline eklendiği veya binek otomobilin ikinci el olarak iktisap edildiği hâllerde, amortismana tabi tutarı 300.000 Türk lirasını aşan binek otomobillerinin her birine ilişkin ayrılan amortismanın en fazla bu tutarlara isabet eden kısmı gider olarak dikkate alınabilecektir. Bu hükmün uygulanmasında binek otomobilin iktisap edildiği tarihte yürürlükte olan tutar dikkate alınacaktır.

 


Kaynak: TÜRMOB Kurumlar Vergisi Rehberi – 2021 Nisan
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/vukya-gore-amortisman-suresi-kiymetlerin-aktife-girdigi-yildan-baslar/feed/ 0