Ana Sayfa Dünya İskandinav ekonomi modelinden neler öğrenebiliriz?

İskandinav ekonomi modelinden neler öğrenebiliriz?

721
0

İskandinav ekonomi modelinden neler öğrenebiliriz?

Dünya’da birçok ülke sosyoekonomik zorluklarla karşı karşıya. Eşitsizlik artıyor. Toplumlar kimlik krizlerine maruz kaldıkça birlik beraberlik zayıflamakta. Hükümetlere olan güven gitgide azalıyor.

Birçok seçmen ve politikacı, bunlar için ticaret, teknoloji ve göçü suçluyor. Ama bu görünüşte çözülemez bir bulmacanın doğmasına neden oluyor. İnsanlar gittikçe sinirli olmaya başlıyor, ticaret, teknoloji veya göçten hiçbir iyiliğin gelmeyeceğini düşünüyorlarsa ve hükümetlerine veya diğer vatandaşlarına çözüm sunmaları konusunda güvenmiyorlarsa, ne yapılabilir?

İskandinav ülkeleri; Danimarka, Finlandiya, İzlanda, Norveç ve İsveç, bir yol olduğunu bizlere gösteriyor. Yıllardır öncülük ettikleri İskandinav modelinin birkaç temel bileşeni var: ücretsiz, kaliteli eğitim ve sağlık hizmetleri sunan bir refah devleti; esnek işe alım ve işten çıkarmayı güçlü sosyal güvence ile birleştiren bir “güvenceye dayalı” istihdam modeli ve düşük tarifeler ve ticaretin önünde en az engele sahip açık pazarlar.

Ancak bu iyi bilinen özelliklerle birlikte, İskandinav modelinin daha az takdir edilen bir yanı daha var: yapıcı milliyetçilik. Bu milliyetçilik modeli, anavatan veya ten rengi ile değil, kişinin toplumun refahına yaptığı katkılarla tanımlanır. Olumlu ekonomik trendlerin yardımıyla, bu özel unsurlar, büyümeyi ve dinamizmi eşitlik ve sosyal barış ile uzlaştıran sosyal ve yönetişim modelini yaratmıştır. Doğru şekilde anlaşılırsa, İskandinav modeli, dünyanın geri kalanı için önemli dersler vermekte.

Zenginliği, düşük oranlı eşitsizlikleri ve iyi şekilde işleyen refah devletleri sayesinde, İskandinav ülkeleri uzun zamandır diğer sanayileşmiş ülkelere örnek teşkil ediyor. İdeologlar onların başarılarında genellikle tek bir faktöre (spektrumun bir ucunda geniş sosyal destek ve diğer tarafta serbest ticaret) değinmiş ve tüm sistem için bir etiket çıkarmaya çalışmıştır.

Son yıllarda, bu modelle üç temel unsur da ön plana çıktı: sosyoekonomik bir model, toplumsal bir tutum ve makroekonomik ve teknolojik eğilimleri yönetmek söz konusu olduğunda pragmatizm. Sosyoekonomik modelin üç ana ögesi vardır: ücretsiz evrensel sağlık hizmeti, kaliteli eğitim ve uygun fiyatlı konut. Bu üç öge ne rastgele yapılmış ne de tartışmaya açıktır: Neredeyse evrensel olarak, hem İskandinav ülkelerinde hem de dünyanın dört bir yanındaki akademisyenler tarafından, eşit erişim ve fırsatın ana garantileri olarak kabul ediliyor. Bu ögeleri kamu politikasının merkezine koymak, bu nedenle çok önemlidir.

İskandinav sosyoekonomik modelin bir başka niteliği de serbest ticaret ve rekabettir. Bu politika, İskandinav şirketlerinin ve girişimcilerinin dış pazardaki ithalatı karşılarken küresel pazarlarda rekabet etmelerini sağlamıştır.

İskandinav modelinin pek de göz önünde bulunmayan kısmı ise güçlü ama yapıcı milliyetçiliğidir. Her şeyden önce Danimarkalı, Finlandiyalı, Norveçli veya İsveçli olmak pozitif sosyal değerlere alışmak anlamına gelir. İskandinav yurtseverliği, vatandaşlar, özel sektör ve hükümet arasında güveni artıran ve bireyleri toplumun refahına katkıda bulunmaya teşvik eden bir sosyoekonomik modele bağlılık üzerine odaklanmaktadır.

İskandinav vatandaşlarının birbirlerine olan güveni ve bu güveni destekleyen ortak ulusal kimlik, güçlü avantajlar getirmektedir. Hükümetlerin, sendikaların ve işletmelerin rakip olmak yerine işbirliği içinde çalışmalarını sağlar. Hükümetlerin yüksek bütünlük ve şeffaflık standartlarına uymasını sağlar ve böylece diğer gelişmiş ülkelerinkinden çok daha ucuz olan birinci sınıf sağlık sistemleri de dahil olmak üzere etkili hizmet sunar.

Diğer ülkeler de vatandaşları arasında güven inşa edebilirler. Onlar da işçilerin güvenliğini sağlayıp onları himayecilik ve soyutlanmaya karşı savunurken ekonomik dinamizmi ve rekabeti teşvik edebilirler. Etkin devlet hizmetleri sağlamak ve kapsamlı refah devletini finanse etmek için yeterli vergi toplarken açık pazarlara ve rekabetçi şirketlere sahip olabilirler. Kısacası İskandinav modeli, bu karmaşa dolu dönem için dünyaya umut dolu bir mesaj sunuyor.


Kaynak: Dünya Ekonomik Forumu / Link: https://www.weforum.org/agenda/2020/01/the-new-nordic-model/
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


Önceki İçerikDefter-Beyan Sistemine Her Yıl Yeniden Müracaat Etmek Gerekiyor Mu?
Sonraki İçerikEmekli olup aynı iş yerinde tekrar işe giren personeller kendi istekleriyle işten ayrıldıklarında Kıdem tazminatı alabilir mi?

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz