Émile François Zola

(2 Nisan 1840, Paris – 29 Eylül 1902), Fransız yazar.

Değişik edebi türlerde eserler veren Emile Zola, dünya edebiyatının en ünlü yazarları arasında yer almaktadır. Eserlerinde Fransız toplumunun sorunlarını ayrıntılı şekilde dile getirmiş ve 1880’de edebiyata yeni giren natüralizm akımına öncülük etmiştir. Özellikle romanları ile tanınır. En ünlü romanları, “Nana”, “Germinal” ve “Meyhane” adlı kitaplarıdır.

Yazar, Dreyfus tartışmasında aldığı tavırla 19. yüzyılın son ve yirminci yüzyılın ilk çeyreğindeki uluslararası edebiyat gündemine oturmuştur. Fransız ordusunda haksız yere casuslukla suçlanıp askeri mahkemede yargılanan Yahudi asıllı yüzbaşı Dreyfus’u 1897’deki davada hükümetin bütün baskılarına rağmen savunan Zola, Fransa devlet başkanına hitaben “İtham Ediyorum” makalesini yayınladıktan sonra baskılardan dolayı Fransa’yı terkedip bir süre Londra’da yaşamak zorunda kaldı. Çabaları sonucunda Dreyfus Davası’nın yeniden görülüp adaletin yerini bulması sonucu yurduna döndü. Ulusal kahraman haline gelen[3] Émile Zola, 1902 sonbaharında, kaldığı otelin yatak odasında duman zehirlenmesinden öldü.

Émile Zola 22 yaşında

Gençliği

2 Nisan 1840 tarihinde Paris’te yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Venedik göçmeni mühendis François Zola, annesi Fransız Émilie Aubert idi. Babasının bir kanal ve baraj inşa ettiği Aix-en-Provence’ta büyüdü. Babasını küçük yaşta kaybetti. Collège Bourbon adlı okulda yatılı olarak okudu.

Edebiyata olan ilgisi okul çağındayken drama, şiir ve tiyatroya olan ilgisi ile başladı. Dumas, Eugène Sue, Paul Feval gibi birçok popüler yazarın ulaşabildiği bütün kitaplarını okudu.Okul yıllarında Paul Cezanne ve onun yakın arkadaşı Jean Baptistin Baille ile tanıştı. Bu üçlü Victor Hugo’nun eserlerini tanıdıktan sonra onun kişiliğinden çok etkilenerek bir yıl kadar onu kendilerine üstad edindi. Musset’i tanımalarının ardından onu ağabeyleri olarak gördüler ve yeni üstadları Musset oldu. Zola bu yıllarda Cezanne ve Baille’ye atfederek birkaç şiir kaleme almış; Haçlılar hakkında bir roman yazmış, kız arkadaşını en yakın arkadaşının kollarında bulan bir genci anlatan Rodopho adlı şiiri yazmıştır. Çiçek gibi açan iki sevgiliyi anlatan La Provence‘yi 1859’da yayınladı; ardından işçi sınıfı kızlarını anlatan gerçekçi bir hikâye olan Les Grisettes de Provenceyi yazdı; 1860’ta “Perrette“‘yi tamamladı.

Ailesinin tanıdıkları sayesinde öğrenimine Paris’teki Lycée Saint-Louis’de devam eden Zola, bu okulu bitirdi ancak bakaloryasını vermekte iki kere başarısız oldu. Bakolaryasını veremediği için öğrenimine devam edemedi ve iş aradı. İki yıl işsiz kalan Emile Zola, 1862’de yeni kurulan Hachette yayınevinde memur olarak çalışmaya başladı. Bir yandan da gazetelerde sanat ve edebiyat eleştirileri yayımlamaktaydı. Bu işyerinde yükselerek yayınevinin tanıtımlarından sorumlu kişi haline geldi; 1866 yılında sadece yazarlık yapmaya karar verip ayrılana kadar aynı yerde çalıştı.

Sonraki yılları

İlk romanı “La Confession de Claude” (Claude’un İtirafı) 1865’te basıldı. Bu roman, mezun olduktan sonra şair olmak hayaliyle Paris’e gelen, tavan arasında sefalet içinde yaşarken tanıştığı fahişeye aşık olan, aşkıyla kadını ‘kurtaracağını’ sanan ancak hayal kırıklığına uğrayan taşralı bir gencin arkadaşlarına yazdığı mektuplardan oluşmaktadır ve büyük ölçüde otobiyografiktir. Zola, 1867’de yayımladığı Thérèse Raquin adlı romanla birlikte başarıyı yakaladı. Eserin 1868 tarihli ikinci baskısına yazdığı meşhur ön sözde “naturalist” sıfatını ilk kez kullandı. Ardından yirmi ciltlik “‘Rougon-Macquart’lar: İkinci İmparatorluk Devrinde Bir Ailenin Doğal ve Toplumsal Tarihi’” serisini yazmaya başladı. En tanınmış eserleri olan “Nana“, “Germinal” ve “Meyhane“‘yi de kapsayan bu seride yer alan romanlarında 1851 Devlet Darbesiyle başlayıp 1870’teki Sedan bozgununa kadar süren İkinci İmparatorluk Dönemi Fransız toplumunun bir tablosunu yansıtmaya çalıştı.

Jeanne Rozerot ve çocukları ile birlikte

Sevgilisi Gabrielle-Alexandrine Mele ile 1870 yılında evlendi. Çiftin çocuğu olmadı. 1888’de Jeanne Rozerot ile ilişki yaşamaya başlayan Zola’nın bu ilişkiden iki çocuğu dünyaya geldi.

1860’lar ve 1870’ler boyunca gazete ve dergilerindeki yazılarında Cézanne ve Manet ile Claude Monet, Edgar Degas, Pierre-Auguste Renoir gibi empresyonist ressamların sanatını savundu. Ressamların çeşitli stüdyo ve kafelerde sanat tartışmalarının yapıldığı düzenli toplantılarına katıldı. 1886 yılında yayımlanan Eser (L’Ouvre) isimli romanı başta çocukluk arkadaşı Cézanne olmak üzere ressam dostlarıyla arasının açılmasına neden oldu. Romanda, Paris Salonu’na üçbinden fazla eserin jüri tarafından kabul edilmeyişi üzerine 1863’te yaşanan skandalı, yaratıcı potansiyelini gerçekleştiremeyen ve bu nedenle de kendini asan bir ressamı konu almaktaydı.

Medan’daki evi

Edebiyata yeni giren bir akım olan natüralizm akımına mensup bir grup Fransa’da 1880’de Zola’nın öncülüğünde oluştu. Aynı edebiyat görüşüne ortak olan yazarlar Zola’nın evinde toplanarak 1870 yılındaki Fransa-Prusya Savaşı’nı konu alan öykülerden oluşan Medan Geceleri isimli bir derleme çıkardılar. Savaş karşıtı altı öykü içeren bu derleme, edebiyat dünyasında büyük yankı uyandırdı.

Emile Zola’nın Rougon Macquart serisinin beşinci romanı “Toprak” (La Terre) 1887’de yayımlandı. Fransa-Prusya Savaşı’ndan hemen sonra tarım işçisi bir ailenin dağılışını anlatan roman tartışmalara yol açtı. Zola’nın modern toplumun görünmeyen nahoş yüzünü ortaya koyma çabası bu romanda zirvesine ulaşmıştı. 1888’de yayımlanan İngilizce çevirisi, yayıncısının müstehcenlikten tutuklanmasına neden oldu.[7] Natüralist grubun bazı önemli üyeleri Zola’nın aşırı gittiğini düşünerek ondan ayrıldılar.

Fransız hükûmeti ile ordusunun Fransız-Alman Savaşı sırasındaki politika ve eylemlerini eleştiren 1892 tarihli romanı Çöküş (La Debâcle) adlı romanı hem Fransızların hem de Almanların yoğun tepkileriyle karşılaştı. Savaştaki yenilgi ile küçük düşmüş olan Fransız ordusunun başlıca düşmanlarından biri Fransız yaşamındaki “Yahudi etkisi” idi. Ordudaki bu Yahudi-düşmanı anlayış, Avrupa tarihinde Dreyfus olayı olarak bilinen olayın yaşanmasına neden oldu. Fransa’yı ikiye bölen Dreyfus davası, Zola’nın Gerçek Yürüyor (La Verite en marche) adlı belgesel yapıtının temelini oluşturdu.

Dreyfus Olayı

İtham Ediyorum!

Yahudi asıllı bir Fransız subayı olan Yüzbaşı Dreyfus, el yazısı Alman elçiliğine gönderilen bir mektuptaki el yazısına benzediği için 1894 yılında Almanlar aleyhine casusluk yapmakla haksız yere suçlanmış ve kapalı oturumlarla sürdürülen hızlı bir yargılama sonunda ömür boyu hapse mahkum edilmişti. Mektuptaki el yazısının Dreyfus’a değil, Easterhazy adında bir binbaşıya ait olduğu İstihbarat Müdürü Yarbay Picquart tarafından iki yıl sonra ortaya çıkarılınca Dreyfus’un davası 1896’a yeniden gündeme geldi. Genelkurmay, Easterhazy hakkında dava açmak zorunda kaldı. Açılan davada Easterhazy’nin iki günde beraat etti.

Olay gündeme geldiğinde İtalya’da olan Emile Zola, Paris’e geldiğinde bu olay üzerine etkin bir kampanya başlatmayı gerekli buldu. 25 Kasım 1897’de Le Figaro’da çıkan “Gerçek Yürüyor, Onu Hiçbir Şey Durduramaz” başlıklı yazısı yayımlandı. Ardından 1 Aralık 1897’de “Lonca”yı yayımlayarak Dreyfus’un suçlanma nedeninin eylemi değil, ırkı olduğunu açıkladı. Le Figora’daki son yazısı 5 Aralık’ta yayımlandı. Bu yazıda, “Dreyfus’u kurtarıp yerine Easterhazy’nin adını vermesi için Picquart’ın bir Yahudi örgütü tarafından tutulmuş bir kişi olduğu” iddiaları üzerine kaleme aldığı bu yazıda yalan ve iftirayı yayan şoven basını şiddetle kınadı.

Zola, yazdıklarını yayımlayacak gazete bulamaz olunca savaşımını broşürlerle sürdürdü. “Gençliğe Mektup“, “Fransa’ya Mektup” başlıklı broşürleri yayımladı. Görülen davada casus Esterhazy’nin aklanması yetmezmiş gibi onun suç kanıtlarını bulan Picquart’ın cezalandırılması üzerine Zola, Dreyfus davası hakkındaki en ünlü makalesini yazdı: “Cumhurbaşkanı Felix Faure’a Açık Mektup” Mektup, L’ Aurore gazetesinde “Suçluyorum.” (J’Accuse) başlığıyla yayımlandı. “Ordunun şerefi”, “vatan sevgisi” gibi sürekli sömürülen kavramları ele alan, okuyanları şiirselliğiyle de etkileyen bu mektup Fransa’da bir aydın hareketi doğurdu. İmza kampanyaları, aydın bildirileri peş peşe geldi.

Ancak Fransızların çoğu Zola’yla aynı fikirde değildi. Bakanlar Kurulu, Zola hakkında suç duyurusunda bulundu; Zola’nın 17 Şubat 1898’de başlayan yargılanma süreci boyunca “Kahrolsun Zola”, “Yahudilere ölüm”, “Hainlere ölüm” sloganlarıyla gösteriler düzenlendi. Şiddet önce taşraya, sonra da sömürgelere sıçradı; birçok kentte ırkçı gösteriler yapıldı; Dreyfusçu aydınlara ve Yahudilere saldırıldı.

Zola’nın cenaze töreninde Anatole France konuşma yapıyor

Zola’nın cezası kesinleşince, yazar dostlarının oldubittisiyle, hiç hazırlıksız İngiltere’ye kaçırıldı. Dilini hiç bilmediği İngiltere’de bir yıl geçirdi. Bu arada dava ile ilgili yeni gelişmeler oldu. Esterhazy, kendisiyle çete arasında mektuplar taşıyan kuzeni tarafından ihbar edilip tutuklandı. İtiraflar peş peşe geldi. Anatole France, Jean Jaures, R.W.Rousseau gibi saygın kişilerin sürdürdükleri kampanya sayesinde, Dreyfus’un yeniden yargılanmasına karar verildi. Zola, bu olumlu gelişmeler sonucu ülkesine döndü. 9 Eylül 1899’da yapılan duruşmada Dreyfus yeniden suçlu bulundu. Artan toplumsal huzursuzluk karşısında Cumhurbaşkanı Dreyfus’u affetti; bunu bir genel af izledi. Zola, bu affı masum bir insanın yeniden mahkum edilmesi olarak gördü.

Montmarte Mezarlığı’ndaki mezarı

Dreyfus Davasından sonra

Suçlular da masumlar da serbest kaldıktan sonra Zola, kitaplarına döndü. Dreyfus davasından esinlenerek son romanını yazdı. 29 Eylül 1902’de, yatak odasındaki şömineden sızan dumandan zehirlenerek öldü. Resmi kayıtlara kaza olarak geçse de bu ölümün ardında gerici bir örgüt olduğundan kuşkulanılmıştır.

Cenaze törenine 50.000 kişi katıldı. 1888’de aldığı Legion d’honneur Şövalyesi unvanı, dava nedeniyle askıya alınmış olduğundan resmî cenaze töreni düzenlenmedi ancak ordu cenazesine bir bölük asker göndermiştir. Monmarte Mezarlığı’na gömülen cenazesi, meclisin aldığı bir kararla 4 Haziran 1908’de Panthéon’a taşındı.

Pantheon’daki mezarı

Bazı eserleri

Zola romanlarının çoğunu 1869’den itibaren, Honoré de Balzac’ın izinden giderek, Les Rougon-Macquart. Histoire naturelle et sociale d’une famille sous le Second Empire (Rougon-Macquart’lar. İkinci İmparatorluk’ta Bir Ailenin Tabiat ve Toplum Tarihi) başlıklı bir dizi biçiminde düzenledi. Toplam yirmi roman pozitivist temelde yazılmış bir tür aile tarihi olacak, bu arada ailenin Rougon kolu burjuvaziyi, Macquart kolu da alt tabakaları temsil edecekti.

  • Nana
  • Meyhane
  • Bir Aşk Sayfası
  • Thérèse Raquin
  • Paris Yıldızı
  • Germinal
  • Gerçek
  • Emek (2 Cilt)
  • Toprak
  • Rahip Mouret’nin Günahı
  • Yaşama Sevinci
  • Hayvanlaşan İnsan
  • Paris’in Karnı
  • Oyun Bitti
  • Paris Yaşamı

 

 

 


Kaynak: Vikipedia
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


 

Önceki İçerikMatbaacıdan teslim alınan kitaplarda KDV uygulanır mı?
Sonraki İçerikKonkordato komiserlerine ödenen ücretler muhtasar beyannamede hangi kod ile bildirilir?

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz